Kapıdaki kişi pelerininin kapüşonunu indirince gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Miray?"
Arkamı dönüp bizimkilere baktığımda hepsinin ayağa fırlayıp dibimde bitmiş olduğunu gördüm. Miray ise bizim burada olduğumuzu zaten biliyormuş gibi sakindi.
"Oh, doğru evmiş." dedi ve kapıdakilerin arasından geçerek sevinçle içeri girdi. O pelerinini çıkarıp bir kıyıya bırakırken ben de kapıyı kapatmıştım. Miray masadan bir sandalye çekince haliyle biz de masaya yöneldik. Oturduğumuzda bize bakıp güldü.
"Şaşkın ördekler gibi bakıyorsunuz."
"Normal değil mi?" dedim ve ekledim: "Senin burada ne işin var?"
İşi şakaya vurarak "İstemiyorsanız gideyim..." diyip kalktığı an Dan kolunu tutup "Saçmalama." dedi. Çaktırmadan güldüm. Miray geri oturup kolunu onun elinden kurtardı. Dan kafasında dönenleri çok belli ediyordu, Miray da anlamakta gecikmezdi.
"Evini bırakıp geldiğine göre önemli bir şeyler olmalı." dedi Brian.
"Burayı nasıl buldun?" dedi Brian sözünü bitirir bitirmez, Bill.
"Bizim bu evde olduğumuzu nereden biliyordun?" diye sordu, Lydia.
"Neden pelerin kullanıyorsun?" dedi, alakasız bir şekilde, Lucas.
"Sakin olun, sakin olun... Hepinizin sorusunu cevaplayacağım." dedi Miray, ilgiden gayet memnun bir tavırla gülüyordu. Sonra Lucas'a baktı.
"Seninkini bile, Lucas." diye ekleyince kıkırdadım. Yaşlı Norcross anlaşılan henüz uyumamıştı ki sesimizi duyup yanımıza geldi.
"Ne oluyor burada?" dedikten sonra gözlerini suratlarımızda gezdirdi ve Miray'ı fark edince beyaz kaşları şaşkınlıkla yukarı kalktı, alnı kırıştı.
"Bu kız da kim?" diye sorunca masada kalan son boş sandalyeyi geriye çekerek oturmasını işaret ettim. Miray'ın kim olduğunu kısaca ona açıkladık, birbirleriyle tanıştılar, ardından Miray söze başladı.
"Evimi ve bahçemi siz gittikten saatler sonra devasa bir yaratık yerle bir etti."
Gözlerimi kocaman açtım. Bir yandan da içimi kaplayan kasvete, üzüntüye engel olamamıştım. Ciğerlerim sıkışmış ve nefes alamıyormuşum gibi hissettim. Kaburgalarım tenime battı bir an, görüşüm bulanıklaştı. Lanetim sayesinde herkesin kurulu düzenini mahvediyor, başlarını belaya sokuyordum. Benim yüzümden Miray'ın aylarca uğraşıp kurduğu mükemmel bahçesi, evi, düzeni yerle bir olmuştu.
"Çok özür dilerim." dedim mahçup bir tavırla başımı eğerken. Masanın üzerine koyduğum ellerimle oynamaya başladığımı o zaman fark etmiştim. "Lanetimi de peşimden sürüklüyorum işte."
Miray'ın cevabı ise beklediğimden çok farklıydı, beni hızlıca suçlu psikolojisinden çıkarıp güldürmeye yetmişti. "Saçma sapan konuşup sinirimi bozma benim Aisley."
Birkaç kişi daha onun bu tavrına gülerken Miray sözlerine devam etti.
"İşte, ev yıkıldı. Ben kendimi yaratıktan kurtaracaktım aslında ama azıcık zorlanmış olabilirim. Burayı bulmamı sağlayan ve sizin burada olduğunuzu söyleyen yakışıklı, boylu poslu, harika bir varlık hayatımı kurtardı."
Yutkundum. Muhtemelen Miray'ın bahsettiği kişinin Boreas olduğunu içimizde anlamayan yoktu. Fakat elbette Miray onun Boreas olduğundan bihaberdi. Kim olduğuna dikkat etmediğim biri Boreas'ın o olduğunu söyleyince Miray yine şaşırmadı, büyük ihtimalle bunu tahmin etmişti. Yine de tedirgin olmaya başlamıştım çünkü Boreas'ın yerimizi bildiği detayı, Cerelia'nın kafasında bir şeyler oluşmasına ve her şeyi çözmesine sebep olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AURORA
Science Fiction(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir gezegene sürgün etmek ve onları bunun bir sürgün olduğundan haberdar etmemek, işin en kolay kısmıydı. Fakat her şeyin bu kadar karmaşık hale g...