Sonraki günlerde hiçbir şey olmadı.
Ne beni Kral ve Kraliçe'nin yanına sürükleyecek bir Çevik, ne de beni azarlayan bir Veliaht sürüsü... Hiçbir şey.
Koridordaki Veliaht'ın o geceki yanlış anlaşılmadan sonra beni Kral ve Kraliçe'ye şikâyet edeceğini düşünmüştüm ancak görünen o ki yapmamıştı. Üç gündür olası bir çağrılma durumuna karşı tetikte durmuş ve birinin bana her seslenişinde "Acaba?" diyerek kendimi yiyip bitirmiştim. Ama kimse beni çağırmamıştı. Ödlek gibi davrandığım için kendime kızıyordum.
Veliahtlar egosu yüksek kişilerdi. Herhangi bir Çevik'in onlara isyancı demesi gururlarını kumdan bir kale gibi yerle bir eder ve asilce bir dövüşten sonra soluğu Kral ve Kraliçe'nin yanında alırlardı. Veliahtların bir sözüyle Çeviklerin ve diğerlerin gözünde en alt seviyeye düşmeniz yüksek bir ihtimaldi. Altın Mühür'ü yeni almışken böyle bir olayın patlak vermesini hiç istemezdim.
Neyse ki koridordaki gizemli Veliaht bütün şüphelerimi boşa çıkarmıştı. Herhangi bir iftiradan kıl payı kurtulmuştum.
"Ciara, sen beni dinliyor musun?"
Bulamaç haline getirdiğim yoğurtlu yemekten başımı kaldırıp Cal'e baktım.
"Evet, törende ne giyeceğinden bahsediyordun."
"Sen düşünmedin mi?"
Başımı hayır manasında iki yana salladım. "Fırsatım olmadı."
"Siyah bir şey giymelisin. Çok daha asil gösterir seni."
"Yakında erkeklerden bahsedip tırnaklarımıza oje süreceğimizden korkmaya başladım, Cal. Bu tür sohbetler bana göre değil. Ve sana göre de olmamalı."
"Ben sadece öneri de bulunmuştum." Kaşlarını çattı. "İstiyorsan başka bir şey hakkında konuşabiliriz."
"Muhteşem olur. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. Törenle ilgili herhangi bir şey beni strese sokuyor."
Tören birkaç gün sonraydı. Şimdiden duyurular led ekranda gösterilmeye başlanmıştı. İnsanlar beni konuşuyordu. Bir de Altın Mühür'ü...
Üzerime yönelen bakışları hissettikçe boğulacak gibi oluyordum. Göz önünde olmaya alışkın değildim.
Havucundan ısırık aldı. "Yeni Eko'nun ortaya çıktığı dedikodusu dönüyor."
"Duydum." Poligondaki kadını hatırlamıştım. O da öyle demişti.
"Sence bu seferki bizi bu b*k çukurundan kurtarır mı?"
"Bilmem. Umutlu olmak gerek."
"Sence kız mı, erkek mi?"
Gözlerimi devirdim. "Ne fark edecek? Koca bir tavşan olsa bile Veliahtlar onu kullanırdı."
"Bence kız," dedi söylediklerimi görmezden gelerek. "Öyle hissediyorum."
"O güçlü sezgilerin başka ne diyor?"
"Siyah giymen gerektiğini..."
Ofladım. "Çıplak gideceğim törene, Cal. Oldu mu?"
Gözleri kocaman açıldı. "Büyük bir skandal olur bu! Harika!"
Tepsimi alıp ayağa kalktım. "Cidden garipsin."
Tepsiyi kirlilerin arasına bıraktıktan sonra ona seslendim. "Ben kütüphaneye gidiyorum. Kitabımı teslim etmem gerek."
Hala havucunu çiğnemekte olan Cal bana merakla baktı. "Hangi kitabı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜĞÜM
Science Fiction500 yıl önce insanoğlu bir hapishaneye kapatıldı. Atalarımız halkı Çevikler, Veliahtlar ve Fısıltılar olmak üzere üç gruba ayırdı. Veliahtlar; yönetimi elde tutan gruptu. Zincirin en üst basamağında yer alıyordu. Çevikler; Veliahtları korumakla yükü...