Hikayelerle ilgili paylaşımlar, cevaplamalar yapacağım bir Twitter hesabı açtım. İsmim: ecmaltnk Bolca soru bekliyorum sizden! ❤️
Soru işaretlerinin her zaman olduğunu biliyordum.
Neden buradayız? Neden bizi kimse kurtarmıyor? Bizden başka biri var mı?
Liste uzayıp giderdi. Ancak tonla soru arasında böyle bir olaya ait kafa karışıklığımı anlatacak işe yarar bir cümle yoktu. Tamamen hazırlıksız yakalanmıştım.
En uygun tabirle söylemek gerekirse aklımdan aynen şunlar geçiyordu: Alice Harikalar Diyarı'nın ürkütücü versiyonunu mu yaşıyorduk ve şapkacı Dante kılığına mı girmişti?
Evet, kafayı sıyırmıştım. Cal içime işlemişti.
"Burası da neresi böyle?" Dakikalardır süren sessizliği dilimin ucuna yapışan bir soru işaretiyle bozmuştum. Sonunda kelime dağarcığımdan uygun ve daha az manyakça bir soruyu bulabilmiştim.
"Hiçbir fikrim yok."
Birkaç adımda odaya ayak bastım. Çukur hala küçük olduğundan zorlanarak geçebilmiştim. Üzerime bulaşan beton parçalarını elimle silkeleyip burun deliklerimden içeri sızan kokuyu yok saymaya çalıştım. Muhtemelen yıllardır içeri oksijen girmiyordu; bu yüzden berbat bir koku odanın dört bir yanını sarmıştı. Burnumu sıktım ve bir an önce bu küf, kan kokan havasız yerden çıkmak için bütün dualarımı sıraladım.
Cüssesi büyük olduğundan Dante, üstü başı toz içinde kalarak delikten geçebilmiş ve derin bir nefes alarak yanımda yerini alabilmiştim. Varlığı odayı doldurduğunda ne yalan söyleyeyim, biraz daha rahat hissetmiştim. Bu deliğin tüyler ürpertici bir atmosferi vardı; titrememi zor bastırabilmiştim.
Kollarımı vücuduma sararak kütüphaneye göz gezdirdim. Faust, Shakespeare, George Orwell, Franz Kafka, Charles Bukowski... Hepsi oldukça ünlü yazarlara aitti. Kimilerinin kapakları yıpranmış, kimilerinin ise sayfaları termitlere besin kaynağı olmuştu. Yine de hala iş görür vaziyetteydi her biri.
Kitaplar dışında ne bir not ne de bir fotoğraf karesi olmaması dikkatimi çekmişti. Kişisel hiçbir şeyin yer almaması burayı olduğundan daha da ürkütücü kılıyordu.
"Atalar zamanından kalma bir sığınak burası, sanırım."
Sedyenin yanında duran Dante hızlı adımlarla oradan uzaklaştı ve çalışma masasına kalçasını dayayarak odayı süzdü.
"Olabilir. Yine de bu, onca medikal malzemeyi açıklamıyor."
"Haklısın."
Ellerimi birbirine sürterek, "Bir göz atalım derim," diye fikrimi belirttim. "Kral ve Kraliçe'nin burayı neden sakladığını merak ediyorum."
"Sence onlar mı kapattırdı girişini?"
"Başka kim olabilir ki? Kral ve Kraliçe'nin buranın varlığından habersiz olması sence de mantıklı geliyor mu? Bir şeyler saklıyor olma ihtimalleri yüksek. Bu yüzden kimsenin buradan haberi yok."
"Ya, onlardan çok daha önce kapattırılıp sır olarak saklandıysa?"
"Yine de göz atalım diyorum. Bilmek, bilmemekten her zaman iyidir."
"Bazı şeylerin de sır olarak saklanması gerektiğini düşünüyorum Ciara."
"Tanrı aşkına, Dante!" dedim sıkıntıyla alnımı ovuştururken. "Hiç mi merak etmiyorsun?"
"Ediyorum, sadece..."
"Sadece, ne?"
"Sadece iyi şeyler bulmayacağımızı düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜĞÜM
Science Fiction500 yıl önce insanoğlu bir hapishaneye kapatıldı. Atalarımız halkı Çevikler, Veliahtlar ve Fısıltılar olmak üzere üç gruba ayırdı. Veliahtlar; yönetimi elde tutan gruptu. Zincirin en üst basamağında yer alıyordu. Çevikler; Veliahtları korumakla yükü...