XXXIV. DÜĞÜM

556 55 16
                                    




"Kraliçe beni niye izletiyor?"

Christopher dudaklarını birbirine bastırdı. Söylemek istemiyordu.

"Cevap ver, Chris," dedim. "Bunu bilmeye hakkım var."

Christopher birkaç saniye gözlerime şüpheyle baktı. Onu ispiyonlayıp ispiyonlamayacağımı düşünüyor gibiydi. En sonunda söylemeyeceğimi anlamış olmalı ki derin bir nefesi dışarı verdi ve "Prensip olarak her Komutan izleniyor," diye cevap verdi. "Kraliyet ama özellikle Kraliçe, Komutanların güvenilir olup olmadığını anlamak için izletir."

"Peki, şu ana kadar ben güvenilir miyim?"

Duraksamadı. "Evet. Biraz sertsin ama şu ana kadar güvenilmeyecek bir olay olmadı."

İşte buna sevinmiştim. Görünen o ki Dante ve benim Eko olduğumuzu bilmiyordu. Ancak bu demek değildi ki öğrenmeyecekti. Özellikle yakalandıktan sonra Kraliçe işi daha sıkı tutacaktı; hissettirmeden, belki de en yakınıma beni izletecekti. Bunu hiçbir zaman bilemezdim.

Christopher'ı serbest bıraktım. Kraliçe'nin emirlerine uyan bir Çevik'ti. Dahası onu şimdi serbest bırakmazsam bir şeyler sakladığımı düşünür ve daha çok üstüne giderdi. Bu yüzden sakladığım hiçbir şey yokmuş gibi davranmam ve onu kuşkulandırmamam gerekiyordu.

"Bütün Komutanlar izleniyor mu?" diye sordum. Sesim hissettiğimin tam tersi soğuk ve güçlü çıkmıştı. "Eskiler bile mi?"

"Tedbiri elden bırakmıyorlar. On yıllık Komutanlar bile hala izlenir."

"Peki, izlendiğine fark eden hiç olmadı mı?"

"Sadece birkaç kişi... Onlar da Kraliyet'in emri olduğunu duyunca bir şey söylemedi. Sadece Komutan Jex itiraz etti."

Duyduğum isimle birlikte kaşlarım çatıldı. "Komutan Jex mi?"

"Evet, biraz..." Doğru kelimeyi bulmakta zorlanıyormuş gibi yüzünü buruşturdu. "Tuhaf? Tuhaf olan?"

Bu kesinlikle Komutan Jex'ti. "İtiraz edince Kraliyet ne yaptı?"

"Bunu söylemem pek doğru olmaz."

"Niye?"

Sustu ancak daha sonra devam etti. Chris'in çenesi biraz düşüktü. "Saklayacak bir şeyi yoksa korkacak bir şeyi de olmaz dendi ve Kraliçe onu zorladı. Komutan Jex Çevik olmanın onun özel hayatına müdahale edecekleri anlamına gelmediğini söyledi. Bunun üzerine de Kraliçe, Altın Mühür'ü ondan almakla tehdit etti. Komutan Jex istemeye istemeye bu durumu kabullendi ancak kendisini izleyen Çevik'i yakalarsa arenada kum torbası olarak kullanacağını söyledi."

Tam ondan beklenecek bir hareketti. "Anlamadığım bir şey var; Baş Çevik sen isen ve bu da en iyi Çevik sen demek oluyorsun, neden Komutan Jex'i değil de beni izliyorsun?"

"Çünkü Altın Mühür'ü alma rekoru sende ve bir kadın Çevik olarak alan kişi tek sen varsın. Bu yüzden de Kraliçe seni izleme görevini bana verdi."

Hala tatmin olmamıştım. "Altın Mühür'ü alma rekoru derken ne demek istiyorsun?"

"Arenada dövüşürken kayıt tutulur. Her elenen Çevik için birer puan alırsın. Çeviklerin daha önceki becerileri ve güçlerine göre bu puan artar. Ayrıca bu sayı rakibini ne kadar kısa sürede elediğine göre de artış gösterir. Şu zamana kadar kaydedilen rakam 5 üzerinden 4,3'tü; Atamız olan Komutan Ren'e aitti. Komutan Jex ve Komutan Gabriel 4,2 ile bu rekora çok yaklaştı ancak geçen hiç kimse olmamıştı."

Resmen bir oyun gibi skor tutulmuştu. Yaralanan Çevik başına birer puan, daha kısa sürede yaralıyorsan bir puan daha... Bu nasıl bir işti? Niye böyle bir skor tutuluyordu?

DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin