Üç gün geçmişti.
Veliahtlar'ın benimle konuşmasının üzerinden koskoca üç gün...
O günden sonra bir daha görmemiştim onları. Hayatıma aynen devam etmiştim. Antrenmanlar tam gaz devam etmiş, tören için hazırlıklara başlamıştım. Ne giyeceğim, ne konuşacağım bizzat Cal tarafından ayarlanmıştı. İçim rahattı. O karmaşanın arasına girmeye cesaret edemiyordum.
"Bence kırmızı sana çok yakıştı."
Elinde tuttuğu ayakkabılara baktım. Kıyafetim siyah, deri bir tulumdu. Göğüs kısmı asimetrik ve boyuna doğru çapraz bağlamalıydı. Şık, aynı zamanda sportifti. Gösterdiği ayakkabılarsa ince topuk, bilekten bağlamalıydı. Kıyafetimle tamamen alakasızdı.
"Sevmedim," diye burun kıvırdım. Melanie'nin dolabının ucundaki bir çift botu işaret ettim. "Bunlar güzel duruyor."
Cal gösterdiğim yere baktı. Siyah, bağcıklı botu alıp giymem için bana uzattı. "Fena bir seçim değil."
Omzundan destek alarak botları giyip bağcıklarını sıkıca bağladım. Sonrasında aynadan nasıl durduklarına baktım.
"Bence hoş durdu," diyerek beğenimi dile getirdim.
"Tulumunla da gider. Bu olsun o zaman."
Rahatlayarak kendimi yatağa bıraktım. Hazırlıkları Cal'e bırakmıştım bırakmasına da giyme işinden gene yırtamamıştım. Saatlerdir ayakkabıydı, elbiseydi denemekten bitap düşmüştüm. Nöbetim olmadığı için şanslıydım. Haşatım çıkmıştı. Güzelce uyuyabilecektim.
"Bitti mi işimiz?"
Cal da yanıma uzandı. O da benim kadar yorulmuştu. Üstüne dırdırlarımı çekmişti.
"Bitti. Ama ben de bittim. Kadınların işi zormuş valla."
"Öyle."
"Sen de azıcık zevkli olsaydın gerek kalmazdı benim gelmeme."
"Hey!" diye itiraz ettim. "Yardım edeyim diye tutturan sendin. Bana hiç topu atma. Ben hallederdim."
"Garantiye alayım dedim. Kötü mü oldu?"
"Hayır, benim de işime geldi."
"Bir gün bu dilin sana çok zarar verecek Ciara. Demedi deme."
İç çektim. Ben de bundan korkuyordum.
"Ciara?"
"Hıh?"
"Heyecanlı mısın?"
"Hayır."
"Birazcık bile mi?"
"Şu an için yok." Dedim.
"Ben heyecanlıyım ama."
Yatakta doğruldum. "Neden?"
"En yakın arkadaşım Komutan oluyor. Var mı ötesi?"
Güldüm. "Yanım boş kalacak. Biliyorsun değil mi? Yani sen de gelebilirsin."
"İsterim istemesine de... Ben arenalarda mutluyum Ciara. Benim yerim orası, senin orası..."
"Kapım açık. Unutma."
Serçe parmağını uzattı. Küçüklükten beri yaptığımız bir yemindi bu. Serçe parmağımı parmağına sardım.
"Unutmam." Dedi.
"Hadi, kalk." Diye dürttüm onu. "Yarına dinç olmalıyım. Uyuyacağım."
Tek kaşını kaldırarak bana baktı. "Saat daha yedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜĞÜM
Science Fiction500 yıl önce insanoğlu bir hapishaneye kapatıldı. Atalarımız halkı Çevikler, Veliahtlar ve Fısıltılar olmak üzere üç gruba ayırdı. Veliahtlar; yönetimi elde tutan gruptu. Zincirin en üst basamağında yer alıyordu. Çevikler; Veliahtları korumakla yükü...