XXIX.DÜĞÜM

596 48 2
                                    

Sabah Melanie ve Cal'ın beni sarsmasıyla uyandım.

Dün gece geldiğim gibi yatmış ve güzel bir uyku çekmiştim. Melanie ve Cal ise öyle değil gibiydi, meraktan bütün gece uyumadıklarını gözlerindeki kırmızılıktan tahmin edebiliyordum.

"Bize her şeyi anlat."

İnleyerek yastığı yüzüme bastırdım. Ancak Melanie yastığı elimden alarak kendimi boğma çabamı engelledi.

"Bütün detayları bilmek istiyoruz," dedi. Üzerinde üniforması yoktu. Pembe bir bluz giymiş ve saçlarını arkadan örmüştü. Büyük gözlerini kırpıştırarak yüzüme bakıyordu. Bu haliyle oldukça masumdu.

"Anlatacak bir şey yok," dedim. Onlardan kaçamayacağımı bildiğimden yatakta doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına dayadım. "Tahmin edilebileceği üzere gösterişliydi. İnsanlar su gibi şampanya içiyor ve ışıltılarıyla göz kamaştırıyordu. Kendimi on dokuzuncu yüzyıl balolarından birinde gibi hissettim."

"Güzel miydi?"

"Eh... Beni aşıyordu."

Cal ve Melanie aynı anda iç çekti. "Keşke biz de orada olsaydık..."

Buna yorum yapmadım. Dün gece içimden yanlarımda olmalarını dilemiştim ben de.

Cal omzumu dürttü. Ona sorarcasına bakınca yanımdaki boşluğu işaret etti. Gözlerimi devirip yatakta yana kaydım ve ona daha da yer açtım. Battaniyemi kaldırıp yanıma uzandı ve başını benim gibi yatak başına dayadı. Melanie de tam ortamıza yatmıştı. Üçümüz tek kişilik yatağa bir şekilde sığmayı becermiştik.

"Kral ve Kraliçe'yi gördün mü?"

"Evet."

"Nasıl kişiler? Onları yakından görme imkanım olmadı."

"Onlar çok..." Doğru kelimeyi bulmakta zorlanıyordum. Ne demeliydim?

"Çok ne?"

"...Asildi."

Doğruydu; bu iş için yaratıldıkları belliydi. İkisinin de her bir zerresinden asillik akıyordu.

"Bu kadar mı başka bir şey olmadı mı?"

Cal'ın sorusuyla birlikte aklıma dün gece olanlar geldi. Prens ile tanışmam, ona yakalanmam... Sanki dün değil de çok daha önce olmuş gibi geliyordu.

"Hayır," dedim onlara söyleyemeyeceğim için. "Bir şey olmadı."

"Hım..." diye mırıldandı Melanie. Yatakta yana kayıp benimle göz göze gelmek için başını kaldırdı. Gözleri ışıldıyordu. "Değişikmiş."

Melanie bir şey sakladığımı hissetmiş gibiydi. Yine de böyle bir düşüncesi varsa bile bunu Cal'ın yanındayken dile getirmedi ve bana gülümseyip kucağıma geri yattı. Ben de derin bir nefes almıştım.

"Bütün gün böyle yatmayı mı düşünüyorsunuz?"

"Niye? Fena mı olur?"

"İşlerim var," dedim. "Yatamam."

"Savaş Komutanı olduğundan beri çok meşgulsün, Ciara." Cal serzenişte bulunur gibi söylemişti.

"Yüküm iki kat daha arttı. Aylak aylak gezemem. Bu yüzden..." Onları itekleyip yataktan kalktım. Kaslarım dinlenmek için sızlasa da işimin başına koyulmalıydım. "Kalkın, hadi. Dersim var."

DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin