XII. DÜĞÜM

1.2K 112 7
                                    

Günlerdir diken üstündeydim.

Üzerimden ceketimi çıkarmıyor ve antrenmanlarda dahi sırtımı göstermeyecek kıyafetler giymeye dikkat ediyordum.

Lekelerin acısı geçmişti ancak varlıkları yaşadıklarımın birer rüya olmadığını kanıtlar nitelikteydi.

Ben Eko'ydum.

Yürüyen bir puzzle, herkesin umuduydum.

Zor olsa da diğer kimliğimi de benimsemiş sayılırdım. En azından aynada sırtımı görünce ürkmüyor ve arkama bakmadan kaçma dürtümü bastırabiliyordum.

Dante ile o günden sonra görüşmemiştim. Her seferinde odasına gitmeyi düşünmüş ancak daha yolu yarılamadan geri dönmüştüm. Muhtemelen neden Eko olduğuma dair bir cevap arıyordu. Bu sebeple bekleyişimi sürdürüyordum.

Sıkıntıyla nefes aldım. Dakikalardır önümdeki kitaba kendimi veremiyordum. Hapishanenin eski tarihini belki gözden kaçırdığım bir şey vardır diye düşünerek yeniden okuyordum. Ancak sonuç aynıydı. Hiçbir şey gözüme batmıyordu. Noktasına virgülüne ezberlemiştim fakat yanlış bir şey yok gibiydi.

"Her yüzyılda bir, bir Eko ortaya çıkar ve bilinene göre üzerindeki lekelerle çıkış yolunu arardı."

Ekoların nasıl var olduğu bilinmiyordu. Sayfalarca Eko başlığı altında belgeler olmasına rağmen hiçbir cümlede var oluşa inilmiyordu. Bu da beni şüpheye düşürmekten öteye geçirmemişti.

Neden Eko'ydum?

Dante zaten vardı. Peki, ben neden ortaya çıkmıştım?

Cidden hiçbir fikrim yoktu. Bu tür durumlarda Cal ortaya bir teori atar ve onun üzerinden çıkarımlar yapardı. Fakat benim akla mantığa yatkın bir teorim de yoktu. Her bir fikrimde fantastik ve olması imkânsız sonuçlara varıyordum. Bu nedenle on beş dakika önce bir sonuç aramayı kesmiştim. Ama soru işaretleri beynimde neon tabelalar gibi yanıp sönmeye devam ediyordu.

"O kadar mı sıkıcı?"

Başımı kitaptan kaldırıp odamın kapısına yaslanmış Cal'e baktım. Üzerinde Çevik üniforması vardı ve gözlerinin kızarıklığına bakılırsa en az iki gündür uyumuyordu.

"Ne?" diye sordum.

"Kitap diyorum. Attığın acınası bakışlara göre oldukça sıkıcı olmalı."

Kapağını kapatıp yatağa doğruldum. "Hapishanenin tarihini okuyordum."

"E, o zaman normaldir. Tarihle hiçbir zaman yıldızım barışmamıştır."

"Hani, matematikleydi o?"

"Aslında derslerin hepsiyle..."

Gülümsedim. "Anlamıştım."

İşaret parmağımla yanağımı kaşıdım. "Nöbete mi?" diyerek üniformasını işaret ettim.

"Evet. Ama yanıma belki de ben de bir kitap almalıyım."

"Neden?"

"Partnerim hastalanmış. Dövüş sırasında bacağını incitmiş. Komutan Jex en az üç gün gelemez diyor. Anlayacağın bir başımayım."

"İstersen ben sana eşlik edebilirim."

"Gerçekten mi?"

"Evet, bütün gece kitapla bakışmak istemiyorum."

Kıkırdadı. "Eh, makul görünüyor."

Gülümseyerek kitabı kapatıp çekmeceme koydum ve yatakta doğrulup yanına gittim.

DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin