"Başımın üzerinde filler dans etmiş gibi hissediyorum."
Cal onuncu kez inleyerek neden içki içtiğine isyan etti.
Sabah Melanie ve Cal berbat bir baş ağrısı ve yarısı kayıp bir yemek hatırasıyla kalkmışlardı. İkisi de serzenişlerini sıralaya sıralaya başımda bitmiş ve onları yemekhaneye götürmeyi teklif edince de kesin bir dille itiraz ederek zulamı patlatmışlardı.
Yemekhaneden arta kalanları sakladığım çekmecemi maalesef ki ikisi de biliyordu ve bin bir zorlukla aldığım yiyeceklerin hepsini tüketmişlerdi.
Cal'i dürttüm. "Elmayı uzatsana."
Çekmeceyi karıştırıp bulduğu kırmızı bir elmayı bana fırlattı. Havada kapıp koca bir ısırık aldım.
Meyveli yoğurttan bir kaşık alıp başını yastığa bastırdı. "Tanrı aşkına, beynimin içi sirk panayırı gibi!"
"Anladık Cal. Sus da ye. Yoksa ağzına kokuşmuş çoraplarını tıkayacağım, bir daha konuşamayacaksın."
"Ne diye içerim ki!"
"O değil de," dedi Melanie yatakta doğrulup. Onun görüntüsü de en az Cal kadar berbattı ama erkek arkadaşım fazlasıyla pişmanken o tek kelime dahi etmemeyi tercih ediyordu. Eh, Cal Taylor iki kişiye bedeldi. "Ella ile karşılaşınca ne yapacaksın onu çok merak ediyorum."
"Hiç sorma. Kızla bir şey olduysa da ben bir b*k hatırlamıyorum. Böyle şansa küfredeyim."
"Ağzını bozma," diyerek ona yastık fırlattım. Turkuaz rengi yastığı başına isabet etmeden yakalayıp dizlerinin üstüne koydu.
"Bir kızla, hem de çok güzel bir Çevik kızla, evcilik oynamış olabilirken çok sevgili Veliahtlar ve onların çok sevgili içkileri yüzünden hiçbir şey hatırlamıyorum. Oldu mu? Bol sansürlü."
"Oldu." Yoğurdundan bir kaşık aldım. Kendisi yemiyordu. "Gidip sorsana?"
"Ne diyeceğim? 'Hey, baksana! Geçen gece ben çok sarhoştum ve benim kadar sarhoş arkadaşımın dediğine göre yemekten senle ayrılmışım. Aramızda bir şey olmuş olabilir mi?' mi? Unutun gitsin."
"Bence iyiydi. Azıcık yumuşatırsan iş görür," diye fikrini belirtti Melanie.
"Katılıyorum."
"Kafayı yemişsiniz. Gözüme bir ok saplarsa?"
"Fısıltılar iyileştirir," dedi Melanie.
"Hem," diyerek sözünü devam ettirdim. "Böyle kendini yiyip bitirmenden iyidir. Bütün yiyeceklerimi bitireceğine git de sor."
Melanie kararsız kalan Cal'in omzunu destek verircesine sıktı. "Bir şey kaybetmezsin."
"Evet, sadece gözümü..."
"Denemeye değer," diye ısrar ettim ve Cal'in bacaklarını çekiştirdim. "Koca bir bebek gibi davranma. Hadi, git!"
Melanie de bana katılınca pes edip duruşunu dikleştirdi. "Tamam, tamam! Bacaklarımı bırakın."
İkimizde aynı anda bacağını bıraktık. Ayak topuğu gürültüyle yere vurdu. Ah, fena acımış olmalıydı. Ancak o, hissetmemiş gibiydi. Ayağa kalktı.
"Gidiyorum," dedi kareli gömleğimi düzeltip aynadan kendisine bir bakış atarken.
"Bizim de gelmemizi ister misin?"
"Hayır, kendim halledebilirim."
Melanie ile aramızda tuhaf bir bakışma geçti. "Emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜĞÜM
Science Fiction500 yıl önce insanoğlu bir hapishaneye kapatıldı. Atalarımız halkı Çevikler, Veliahtlar ve Fısıltılar olmak üzere üç gruba ayırdı. Veliahtlar; yönetimi elde tutan gruptu. Zincirin en üst basamağında yer alıyordu. Çevikler; Veliahtları korumakla yükü...