8.Bölüm ~Meydan Okuma~

6.5K 394 90
                                    

Bölüm Şarkısı : Gökhan Türkmen - Korkak ❤

"Baharda kışı,kışın da baharı özler insan. Ne uzaksa onu özler. Kavuşmak şart mı? Boşver! Bazı şeyler yokken güzel."
(Özdemir Asaf)

8.Bölüm

Öyle anlar geliyordu ki,tahmin bile edemeyeceğimiz kişilerle karşı karşıya kalıyorduk. Üste çıkmak için dilimizden tek kelime dökülemediği gibi,tüm enkazın altında,en dipte kalmaktan başka şey gelmiyordu elden. Ne bir kelime yetiyordu kendimizi kanıtlamaya,göstermeye,ne de sayfalar dolusu cümle.
En kötüsü de kendini,tek başına ayakta durduğunu ispat edeceğin kişiler olmasıydı bu hayatta.

" Geçenlerde sana bir yemekten bahsetmiştim. Hani şu ortaklarla olan aile yemeği... Ona katılmak ister misin?" Birkan'ın en çekingen haliyle sorduğu soruyu düşünmeyip,tavırlarına odaklandım. Aramız eskisi gibi değildi,böyle devam edeceğe benziyordu.

" Böyle davranmaktan vazgeç Birkan! Her şeye rağmen düşman değiliz. Unutma. Gelirim tabi. Şirketle ilgili meseleler az çok beni de alakadar ediyor..."

" Öyle tabi de... Sağol Zümra." Onun gözlerindeki bitkinliği görmemek mümkün değildi. Üzülüyordu halimize ama elden bir şey gelmezdi.

" Bu arada,kaç zamandır soracağım ama unutuyorum. Hangi şirket bu? Kiminle imzaladın projeyi?"

" Teoman Özyurt." Söylediği iki kelime başımdan aşağı kaynar sular dökmüştü sanki. Ben bunu nasıl atlamıştım? Nişana giderken niye hiç aklıma gelmemişti?
Beraber iş yapacağımız oydu,Teoman'dı. Şaka gibiydi,inanmak istemiyordum.

" Tanıyor musun? Gerçi Hale Özyurt'un abisi,büyük ihtimalle tanıyorsundur." Ne tanıyorum demek geçiyordu içimden,ne de tanımıyorum. Ondan ölesiye nefret ederken düşündüğüme bak! Sanki tanımıyorum dersem ihanet edecekmişim gibi hissediyorum. Nasıl bir sevgiydi bu... Allah'ım sen yardım et!

" E-evet... Yani birkaç davette karşılaşmıştık. " Benim binbir zorlukla çıkardığım hiçbir kelime Birkan'ın dikkatini çekmemişti. Fire vermemeliydim. Fakat öyle bir ikilemdeydim ki,şimdi de Birkan'a karşı mahcuptu kalbim. Yalan söylüyordum işte,gerçekleri gizliyordum! Bu durum nereye gidecekti bilmiyordum ama gerçekleri söylemek de kolay değildi.

Durumum iki ucu boklu değenek cinsiydi!

" Tamam o zaman,yarın akşam alırım seni." Elini kolunu nereye koyacağına karar veremiyor,her bir harfi özenle seçiyordu,farkındaydım.
O iyiydi. Ve benim bu yaptıklarım hataydı,fazlaydı.

Günlerdir bir akrabada kalma bahanesiyle burada kalmıyordu ama hem Güneş hem de annemler şüphelenmeye başlamıştı.
Bu gece Güneş daha fazla dayanamamış,gitme demişti ona. Haklıydı. Hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştı ondan.
Güneş'i kucağına alıp gözlerime bakmıştı. Kelimelere falan gerek yoktu. Gözlerimden anlamıştı onay verdiğimi.

Bu gece yine,yatakta iki yabancı gibiydik.

Yıllar önceydi tanışmamız.
Teoman beni gözü yaşlı arkada bıraktıktan sonra yollara düşmüştüm. En kısa zamanda yurtdışına gitmek istiyordum. Ondan uzak durursam,hatıralarımızla dolu bu şehri terk edersem tüm acılarım diner sanmıştım. Her şeyi,hatta onu unuturum,kalbimden söker atarım diye düşünmüştüm. Ama hiçbir şey düşündüğüm kadar kolay olmadı.
Gittikten sonra karnımda bir mucize taşıdığımı öğrendim.
Ne yapacağımı bilemiyordum. Aşina olmadığım topraklarda yalnız başımaydım. Anne olmakla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Daha kendimle ilgilenemiyorken bir bebeğe nasıl bakardım... Üstelik ona baktıkça aklıma Teoman gelecekti.
Birkaç gün sonra,boş bir anıma denk gelmişti ve mucizemi aldırmaya gitmiştim. Şimdiki aklım olsa böyle bir şeyi düşünmezdim bile. Ama her şey bambaşkaydı.
Gözyaşlarım daha dinmemişken,kalbimden katre katre acı damlarken bulmuştu beni Birkan.
Beni bu fikirden vazgeçirmişti. Öyle iyiydi ki,tüm dertlerimi dinlemiş,derman olmuştu. O günden sonra ben her ağlama krizine tutulduğumda usulca,pes etmeden beni sakinleştirmeye çalışmıştı.
Onun tek derdi babasının mutlu olmasıydı. Babası hastaydı ve oğlunun mürüvvetini görmezse gözü açık gideceğini söyleyip duruyordu.
Birkan hem bebeğim babasız kalmasın diye,hem de babası mutlu olsun diye benimle evlenmek istemişti. Ona güvenmem zor olmuştu. Ama elimden gelen tek şey buydu; hislerime güvenmek zorundaydım. Ne ben kıyabilirdim o cana,ne de manevi destek almadan büyütebilirdim.
Onun tek şartı,her şey ikimizin arasında kalacaktı,benden bunun sözünü istemişti.
Daha gözlerinden anlamıştım samimiyetini. O iyiydi,farklıydı.
Ama ben de bana bir söz vermesini istemiştim. Aşka dayalı bir ilişkimiz olsun istemiyordum. Aşk yüzünden çektiğim acı yetmişti,daha fazlasını kaldıramazdım. Aşk olursa,aramızdaki ilişki tensel temaslara dönüşürse,boşanacaktım. O hiç düşünmeden kabul etmişti bunu. O zaman böyle dertleri yoktu. Bana karşı hiç beklemediğim kadar saygılıydı ve aklındaki tek şey işiydi.
Ama geçen zaman bize hiç yardımcı olmamıştı. Verdiği sözü çiğnemiş,bana farklı gözle bakmaya başlamıştı. Ona sorduğumda beni kaybetmek istemediği için duygularını açık açık söylemeyeceğini belirtmişti. Ama başaramıyordu.
Ona da kızamıyordum ki. Zamanında anlamıştım,gönül söz dinlemiyordu. Beni rahatsız eden onun üzülmesiydi.

Mevsimlerden Sonbahar(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin