~BÜYÜ~

5.7K 266 38
                                    

Bölüm Şarkısı : Deniz Seki - Aşk

" Aşk öyle bir büyü ki
Öyle bir büyü ki
Anlayamazsın"

(Flashback)
Heyecanımın zirvede olduğu günlerden birini yaşıyordum. Teoman bu sabah beni aramış,bir yere götürmek istediğini söylemişti. Bursa'da,yakın arkadaşlarından biri mekan açıyordu. Ve oraya benimle gitmek istediğini söylemişti. Heyecanlansanıza biraz! Tamam tamam,sakiniz.

Günlerdir bir araya gelmiyorduk. O davet ediyordu,ben de zevkle reddediyordum. Gerçi gitmediğim her saat depresyona girdiğimi saymazsak gayet zevkliydi.
Aylardır bir arada vakit geçiriyorduk,dışarı çıkıyorduk. Bazen iltifatlar ediyor ve çoğu zaman başımı döndürecek kadar güzel gülümsüyordu. Ona deli gibi tutulmuştum,çarpılmıştım ya da her neyse. Çok farklı ve güzel bir şeyler olduğuna hem fikiriz. Onun ise benden hoşlandığına emindim. Ama bunu bir kere bile ağzından duymamıştım.
Duyana kadar da istediğini vermeyecektim.
Daha açılışa saatler vardı ve biraz dolaşmayı düşündük. Rengarenk çarşılarıyla,sıcacık havasıyla çok güzel bir şehirdi. İlk kez geldiğime yanmalıydım.
Birkaç dükkan gezmiş ve tabii ki pişmaniye yemiştik.
Tezgahta duran paketlere bakakaldım. Garip bir tatlı daha vardı.

" Bu ne?" diye sorar sormaz yanıtladı satan adam.

" Kestane şekeri." Satmaya oldukça hevesli görünüyordu. Tadına baktığımda o kadar beğenmiştim ki,Teoman'ın şaşkın bakışlarını görememiştim.

" Bir paket de ondan alalım." derken,ona dönmüştüm. Tatlı bir tebessümle aydınlanmıştı yüzü. En çok da bu görüntüyü seviyordum işte. İçe çöken yanakları ve kısılan gözleri...

" Ne? Niye bakıyorsun öyle?"

" Daha birkaç dakika önce sayısız pişmaniye yedin... Yani şimdi de bundan alamıyorsun ya gözlerini... Sırf mideni düşündüğüm için söylüyorum,fazla olmadı mı sence?" Bunu söylemesini beklemiyordum. Resmen hoşlandığım adamın karşısında narin bir prenses iken,obur bir cadıya dönmüştüm. Narin bir prenses kısmına çok takılmayın.

" Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun? Hayır yani belki tatlıya zaafım var,belki dayanamıyorum. Sayısız yemişim... Midem sandığın kadar minnoş değil canım,alıştı." Kurduğum tüm bu saçmalıkların üzerine bir posta güldü. Adamın uzattığı poşeti alıp parayı ödedi ve elimi tuttu. Ben karşılık vermesini beklerken tek yaptığı gülerek peşinden sürüklemek olmuştu. Kızamıyordum da!

Arabaya binip kemerimi takarken söylenmeden duramadım. Tepki vermemesi deli ediyordu!
" Yanında yemek falan yemeceğim bundan sonra! Hatta içmem de! Sen şimdi iki kadehin hesabını da sorarsın! Her şey midem için tabi! Eşek ya! Nasıl da dalga geçiyor." Kollarımı göğsümde bağlayıp sürmesini bekledim. Ama o arabayı çalıştırmak yerine bir şeylerle uğraşıyordu,bakmamak için büyük bir çaba gösteriyordum.
Artık alışmaktan çok benimsediğim koku yine dibimdeydi. Arabaya sindiği yetmiyormuş gibi,her bir eşyası o kokuyordu.
Şu içimdeki her an ona sarılma isteğini tetikleyen koku.

O sırada hiç ummadığım bir şey oldu. Ağzıma bir tatlı tıkıştırıldı. Ve ben onu yarı buçuk ısırdıktan sonra geri çekilmişti. Ağzımdakini çiğnerken,o parçayı Teoman'ın yediğini gördüm. Bu neydi şimdi? Allah'ım sana geliyorum!

Bundan sonrası tam bir komediydi. Saatlerce arabada oturup bir sürü şey konuşmuş ve elimizdeki paketi bitirmiştik. Kahkahalarla geçen dakikaların ardından paketimiz de sohbetimiz de sona ermişti.
Sabahtan beri ikimizin de yüzünden eksilmiyordu gülücükler. Dışarıdan gören birisi deli sanabilirdi. Gerçi onunkiler daha tebessüm kategorisindeydi. Benim gibi sırıtmıyordu. Ama kendimi tutamıyordum ki!
Başımı yolcu koltuğuna yasladım. Ona döndüğümde bana baktığını görmek hem utandırmış hem sevindirmişti.

Mevsimlerden Sonbahar(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin