13/1: #Yalan#

12.6K 673 37
                                    

Multimedya: Red - Yours Again

13/1: #Yalan#


"Bu 13.Bölüm 'ün 1. partıdır."

ΩEkimΩ

Bir taraftan çizim yapmaya çalışırken diğer taraftan da iç sesimle savaşıyorum. Bunun nedeni ise durmadan Batı'ya doğum günümü haber vermemi istemesiydi. Ama öyle görgüsüz gibi "5 gün sonra benim doğum günüm" de diyemezdim ki.

Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim ve iç sesime güzel bir tokat attım. Artık susmayı öğrenmeliydi.

"Sıkıldın mı?" diye soran Batı'ya döndüm ve kafamla onayladım.

Bir yandan eve gidip yayılmak diğer yandan ise burada kalıp Batı'nın sis gözlerini izlemek istiyordum.

Gözleri sisli bir gökyüzünü andırıyordu. Mavi bir tabakası vardı ama üzerine yoğun gri bulutlar çökmüş gibiydi. Fazla güzel ve etkileyiciydi.

"İstersen çizmeye evde devam et. Çizimleri evde yapabilirsin, buraya gelmene gerek yok." dediğinde kalmak isteyen tarafıma sert bir bakış attım ve kalktım.

"İyi olur, teşekkürler." derken A3 kağıtlarını toplamaya başlamıştım bile. Ama telefonumdan yükselen mesaj sesiyle A3 kağıtlarını masaya geri bıraktım ve cebimden telefonumu çıkardım.

Çağatay;

"Rahatsız hissediyordun, şimdi iyi misin?"

Ah, evet bir de Çağatay'a söylediğim yalanlar vardı. Ama bu konuyu biraz daha saklamayı düşünüyordum. Bu yüzden yine yalana başvurdum.

"Biraz daha iyiyim, yatıyorum şimdi."

Sadece birkaç saniye geçmişti ki hemen mesaj geldi. Telefonun başında bekliyordu demek ki.

Niye yine bencillik ediyor gibi hissediyordum?

"Güzel o zaman, yat dinlen. Seni seviyorum."

Derin bir nefes verip telefonu kapadım. Sonra da kağıtları yeniden topladım.

"Hoşça kal," dedim çıkmadan hemen önce ve odadan çıktığım gibi hızla şirketten de çıkıp bir taksi durdurum. Bugün avansımı almıştım. Batı'dan istemeye utandığım için Esra ile irtibata geçmiştim ve o da sağ olsun, seve seve yardım etmişti.

Eve girer girmez koltuğa atladım ve üzerimdeki yorgunluktan kurtulmak için uyumayı denedim. Şaka maka 5 gün sonra doğum günümdü! İlk defa yalnız kutlamayacak olmam, güzeldi.

Saat 16:37'yi gösterirken, biraz dönüp dursam da sonunda uykunun huzurlu kollarında yerimi alabilmiştim.


ΩÇağatayΩ

"Ekim niye gelmek istemedi?" diye soran Ceylin'e döndüm ve sorusunu cevapladım.

"Kendini kötü hissediyormuş. Yanına geleyim dedim ama kabul etmedi. Gerçi ben yine de giderim, hasta haliyle tek bırakmam onu."

Bizim grupla beraber gezmeye gelmiştik. Amacımız hafta sonunu değerlendirmekti tabii. Ekim'i de aramıştım ama kendini halsiz hissettiğini söylemişti. Yanına gitmeyi teklif ettiğimde ise kabul etmemişti. Tabii, ben yine de gidecektim. Buraya gelmemin sebebi bizimkileri kırmamaktı.

"Geçmiş olsun dileklerimizi ilet," dediğinde kafamla onayladım ve onlar sohbete geri dönerken ben etrafta göz gezdirmeye başladım. Biraz gezdikten sonra yemek yemeye gelmiştik ve şu an bir lokanta da oturmuş hem yemek yiyor hem sohbet ediyorduk.

Kahve renginin ağırlıklı olduğu mekanda göz gezdirirken gördüğüm mavi gözlerle şaşırmadan edemedim. Bu kadını hatırlıyordum, Ekim tanıştırmıştı. Adı Oylum gibi bir şeydi yanılmıyorsam.

Bana hafifçe gülümseyip kafasıyla selam vermesi üzerine ben de bir tebessüm ettim ve uzatmadan göz temasımızı kestim.

Bir süre sonra Ekim'in yanına gitmem gerektiğini hatırladım ve ayaklandım. "Gençler ben kaçıyorum, sevgilimin yanına gitmem lazım."

"Görüşürüz,"

"Hoşça kal,"

"Ekim ile gel bir gün," gibi sözlerine sadece kafamı salladım ve bu küçük mekandan çıktım. Daha biraz ilerlemiştim ki birinin adımı seslenmesiyle arkama döndüm ve o mavi gözlü kadını gördüm.

Hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve tam önümde durdu. "Nereye gidiyorsun?"

Bu soru üzerine şaşkın bakışlar atmadan edemedim. Ona neydi ki?

"Anlamadım?" döküldü dudaklarımdan sadece.

"Nereye gidiyorsun, diyorum." diye doğal bir tavırla.

"Sevgilimin evine gidiyorum." dedim ben de onun gibi doğal bir tavırla.

"Onu evde bulamazsın ama, bu saatlerde holdingde olması lazım."

"Ne?" diye sorabildim sadece söyledikleri üzerine.

"Ekim, Sancaktar Holding'te şu an. Tam da mesai saati."

"Ne mesaisi ya?"

"Ah, sen bilmiyor muydun? Ekim, Batı Sancaktar'ın özel tasarımcısı."

Birden aklıma gelen şeyle duraksadım. Ekim'i eve bırakamayacağımı söylediğim ve taksiye bindirdiğim gün, bindiği taksinin durak ismini almıştım. Yarım saat sonra ise durağı arayıp sağ salim bırakıldığından emin olmak istemiş ve aslında Sancaktar Holding'e gittiğini öğrenmiştim.

Bunu Ekim'e belli etmemiştim çünkü aramızda gerilim olsun istemiyordum, ama bu durumu biraz araştırmaya çalışmıştım.

Demek ki orada çalışmaya başlamıştı. Peki bunu bana neden söylememişti ki? Bunu Ekim ile konuşmalıydım.

"O zaman eve gelmesini beklerim," dedim ve omuz silktim. Bu kadının hareketlerinden fazlasıyla art niyet seziyordum ve bu yüzden elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordum.

Böyle bir tepkiyi zaten bekliyormuş gibi ifadesizce biraz bana baktıktan sonra konuştu ve bir şey dememe izin vermeden gitti. Son söylediği şey ise "Yine görüşeceğiz Çağatay, çok yakında." olmuştu.


Biraz olduğum yerde mal gibi dikildikten sonra eve gidip Ekim'in doğum günü hazırlıklarına başlama kararı aldım. Zaten hasta olmadığını öğrenmiştim, yalan söylemişti. Bu yüzden gitmeme gerek de yoktu.

Yüzümün düşmesine engel olamamıştım. Bana yalan söylemiş olması koymuştu biraz.

Eve gidince ise kendimi frenleyemeyip Ekim'e mesaj atmıştım ve şu an vereceği cevabı merakla bekliyordum. "Umarım yine yalan söylemesin, Ekim." dedi iç sesim ve gelen mesajla hemen telefona döndüm.

Bu sırada saat çarpmıştı gözüme. 15:59

"Biraz daha iyiyim, yatıyorum şimdi."

"Güzel o zaman, yat dinlen. Seni seviyorum." yazıp gönderdim ve telefonu hızla önümdeki sehpaya fırlattım.

Bu yalanların güzel bir nedeni nedeni olsa iyi olurdu!

Hey Taksi!  #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin