Sehun ile son konuşmamızın üzerinden 4 gün geçmişti. Bu süre zarfında sadece akşam yemekleri görüşmüştük. Onda ise konuşmamız 'merhaba' dan başka bir şey olmamıştı. Sadece kral için birbirimize gülümseyip aşk kuşları gibi bakışmaktı.
Ren ile konuşmalarımız da her gün azalmıştı. Çünkü bana kraliyet ailesine nasıl iyi gelin olunur diye ders vermeleriydi. Suho hyung da sürekli elimden telefonu alıyordu. Ona göre ailem ile ne kadar çok konuşursam saraya o kadar az adapte olurdum.
İç çekip yatağımda doğrulduğum da odaya Suho hyung girdi. Sarayda benimle en yakın olan ve kişisel alanlarıma en rahat giriş yapan kişi oydu.
"Merhaba hyung. Ziyaretinin sebebini sorabilir miyim?." ilk önce başı ile selam verdikten sonra ellerini önünde bağlayıp konuşmaya başladı.
"Küçük efendim, bugün kralın emri ile sizin veliaht prens ile nişanlandığınızı ve ay sonu evlendiğinizi halka bildireceğiz. Bu yüzden kalkın, şimdi sizi hazırlamaya çalışanlar gelecek." ilk bir kaç dakika şaşkınlığımı giderdikten sonra neden hazırlanmam gerektiğini sordum.
"Neden hazırlanıyorum hyung? Bir yere mi gideceğiz."
"Evet küçük efendim. Önemli bir TV programına çıkacaksınız prens ile." işte bu beni germişti. Sehun ile bir yere katılmak istemiyordum.
Ama doğru ya ömrüm boyunca bunu yapmak zorundaydım.
"Peki hyung hazırlanalım." Suho hyung başını sallayıp odadan çıktığın da kısa bir süre içinde ellerinde makyaj malzemeleri ve kıyafetler olan bir grup bayan girdi.
"Hazırsanız başlayalım veliaht prensesim."
Tanrım! göz devirip başımı salladım.
*-*
Sade makyajım, mavi gömleğim ve siyah dar kotum ile tamamen hazırdım. Tek eksiklik Sehun'un gelmesiydi. O gelince bizim için ayarladıkları araç ile programın olacağı stüdyoya gidecektik. Suho hyung odaya girdiğin de aynadan başımı çevirip ona baktım.
"Çok hoş görünüyorsunuz efendim. Hazır iseniz bahçeye geçelim. Prens birazdan burada olacakmış vakit kaybetmek istemiyor." hah kıçımın prensi. Beklese ölmezdi ya.
"Hazırım hyung çıkalım." başını salladığında Suho hyung önden ben arkadan bahçeye doğru ilerledik.
Kraliyet araçlarının olduğu kısımda Sehun'un siyah Volvosunu görünce geldiğini anladım. Suho hyung bana döndü ve aracı işaret etti. Binmem gerektiğini anlayınca arabaya ilerledim.
Suho hyung arabanın yanına vardığım da kapımı benim için açmıştı. Sesimi çıkartmadan bindiğim de Sehun yan tarafımda oturuyordu. Gözlerinin kapatmış başını yaslamıştı.
Sesimi çıkartmadığım da şoför arabayı hareket ettirdi.
Yol boyunca Sehun'un sessizliği benim de dışarıyı izlemem ile geçmişti. Sonunda programın yapıldığı kanalın binasının önünde durmuştuk. Dışarı mahşer yeri gibiydi. Bir sürü gazeteci ve insan vardı. Halktan merak eden herkes buraya toplanmıştı. Koruma ordusunu anlatmayacağım bile.