Sıcacık yatağım da uyurken yüzüme tüylü bir şey sürtünüyordu.
En son hatırladığım kadar Minni'nin tüyleri böyle değildi. Yahut canlı olup da sürtünmesi de imkansızdı.
Düşüncelerimin verdiği şok ile gözlerimi araladığım da görüş açıma koca bir kafa ve gür saçlar girdi.
"Tanrıım!! Aaggg!" telaşla çığlığı bastığım da bana sarılmış beden kıpırdandı.
"Hyung sakın Sehun hyungun da yanında böyle bağırma. Ertesi gün seni boşar.." Ren kıçını ters dönerek mırıldandı.
"Senin burada ne işin var Ren!" gözlerimi büyüterek bakıyordum. "Tanrı aşkına beni korkuttun!" Ren tekrar bana dönerek tek gözünü açtı.
"Sapık Key'den kaçtım. Çocuk gece odama geldi!" tekrar gözünü kapatıp uykusuna devam etmeye başladı.
"Tanrım! Öldüreceğim o ırz düşmanını! Sana bir şey yaptı mı?"
"Yoo. Su verip gitti." duyduklarım ile gözlerimi devirdim. Bu iki salak kesinlikle akıllarını peynir ekmekle yemişti.
"Ren- sen cidden! Neyse kalk artık! Yapılacak çok iş var." Ren'i dürtüklediğim de omuzlarını silkip uyumaya devam etti.
"Biz bir şey yapmayacağız hyung. Bir sürü görevli var. Senin de tek işin gece bol bol inlemek olacak." ayağa kalktığım sıra duyduklarım ile şok geçirmiştim. Elime aldığım yastığı Ren'in kafasına vurdum.
"Seni sapık hergele! Key ile çok vakit geçiriyorsun sen!" Ren vurduğum yastıklar ile bağırmaya başlamıştı. Bu esnada odaya Key girdi.
"Lulu! Bırak Ren'i öldüreceksin!" elimde ki yastığı Key'e de vurmaya başlayınca Key de bağırmaya başladı.
"Ya da vazgeçtim tamam onu öldürebilirsin! Ben daha çok gencim ya!" hıncımı çıkartıp ikisini de yastıkla dövdükten sonra rastgele bir kaç parça kıyafet alıp paravanın arkasına geçtim.
"Hyung sen enerjini neden geceye saklamıyorsun ki?" kıyafetimi giyerken Ren'in sesini duyunca sinirle çıkarttığım tişörtü paravanın üst kısmında fırlattım.
"Bu performansı gece Sehun'a sakla Lulu." bu sefer de Key dalga geçince bağırmıştım.
"Defolun, sizi pis veletler!" ikisinin de itirazları sonucu odadan çıkarttığım da rahat bir nefes alıp yatağın üzerine oturdum. Kendimi daha şimdiden çok yorgun hissediyordum.
Kucağıma Minniyi alıp kulakları ile oynarken, boş boş bakıyordum odaya.
Bir kaç dakika sonra kapı açıldığın da içeri Sehun ve Suho hyung girdi. Sehun direk karşımda ki koltuğa oturduğun da Suho hyung ilk eğildi sonra da ellerini önünde bağlayıp konuşmaya başladı.
"Günaydın veliaht prensim. İyi misiniz bugün?" Suho hyungun düşünceli hallerini gerçekten de çok seviyordum.
"İyiyim merak etmeyin hyung." gülümseyerek cevap verdikten sonra Suho hyung tekrar konuşmaya başladı.
"Prensim, bugün yapılacak tören hakkında bilgi vermeye geldik sizin için." Sehun da onaylamak için başını salladığın da merakla onlara baktım.
"Sizi dinliyorum hyung. Bu arada buyurun oturun lütfen." Suho hyungun ayakta kalmasını istemediğimden Sehun'un yanını gösterdiğim de şaşkınlıkla bana baktı.
"Lütfen hyung. Oturabilir değil mi Sehun?" Sehun'a imalı imalı baktığım da iç çekip başını salladı.
"Tabi ki oturabilir." cevabımız üzerine Suho hyung Sehun'un yanına geçti ve konuşmaya başladı.