Acı, yüreğimin en ücra köşelerinde ılık ılık geziniyordu.
İrene'nin kollarımdan tutup beni çekmesi ile istemsiz olarak bakışlarımı Luhan'dan çekip İrene'e döndüm. Ona dönmem ile dudaklarımda hissettiğim sıcaklık bir oldu. O kadar istekle beni öpüyordu ki karşılık vermek zorunda kaldım. Ama aklım, kontrolsüz bir şekilde hız yapan Luhan'daydı.
İrene'i öperken duyduğum gürültü ile bir anda onu kendimden ittim ve korku ile Luhan'ın olduğu yere baktım.
Keşke bakmasaydım, görmeseydim veyahut olmasaydı dediğim her şey ile karşılaştım. Bütün keşkeler bana merhaba diyordu sanki.
Luhan tahta çitlerin bulunduğu kısımda boylu boyuna çitin altında yatıyordu. Attan düşmüştü ve başında kan vardı.
Bir kaç saniye sadece donmuş bir halde baktım. Elim ayağım kilitlenmiş gibiydi. Key'in bağırarak Luhan'a koştuğunu görüyordum. Çevreden çalışan görevlilerin ambülans diye bağırdığını duyuyordum. Ama ben.. sadece bekledim. Sadece orada hareketsiz yatan Luhan'ı izledim.
Key Luhan'ı kollarının arasına alıp ayağa kaldırdığın da bütün hücrelerim yeniden çalışmaya, kan hızla pompalanmaya başladı. Kollarımdan sıkı sıkıya tutunmuş İrene'i ittirip hızla onlara doğru koşmaya başladım.
Key'in yanına ulaştığım da dolu gözlerle Luhan'a bakıyordu. Başına baktığım da derin bi yara açıldığını gördüm. Korku ile kollarımı Key'e uzattım.
"Bana ver onu.." çaresizce çıkan sesim ardına Key ateş saçan gözlerle bana döndü.
"Ellerini çek hemen onun üzerinden! Hepsi senin ve o sürtük sevgilin yüzünden! Zerre kadar hak etmiyorsun onu! Ona zarar veren sadece sensin!" Key'in keskin sözleri üzerine kollarımı indirdim ve sadece acı dolu gözlerle ona baktım. Bir kaç saniye birbirimize baktıktan sonra kısık sesle konuştum.
"Hemen hastahaneye götür ve.. ona iyi bak.. lütfen." cümlem ile Key hiç bir şey söylemeden gelen ambülans sesi ile yürümeye başladı.
Arkalarından sadece bakmak ile yetinmiştim.
Dün geceden beri Luhan aklımdan çıkmıyordu.. Ama olamazdı, benim yolunda giden bir ilişkim vardı. Luhan'a boş ümit vermek istemiyordum. Üzülmesini istemiyordum ama.. üzüyordum.
Kolumda hissettiğim dokunuş ile yanıma gelen İrene'e baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Gülümseyerek.. G ü l ü m s e y e r e k!
"Hadi HunHun! Gidip yarım kalan eğlencemize dönelim! Baş başa kaldık hem." cilveli cilveli konuşması iyice sinirimi bozmuştu. Ne olursa olsun biraz önce burada birisi yaralanmıştı. Hiç mi vicdan yoktu bu kızda?
"Keyfim yok benim.. Git kendin ne halin varsa gör!" kolumu, ellerinden çekerek çıkışa doğru yürümeye başladım. Arkamdan bağıran İrene'i şimdi düşünecek halde değildim. Daha önemli sorunlarım vardı.. Luhan gibi.