"Annesinin güzel bebeği, belki bizim için her şeyi daha güzel yaparsın ha?" ellerim karnımda küçük bebeğim ile sohbet ederken, sarayın bizim odalarımızın kısmına açılan bahçesinde oturuyordum.
Dün hastahaneden çıktıktan sonra, bir süre okula gitmek istemediğimi çünkü bebeğime alışmam gerektiğini bildirmiştim Krala. Kendisi de bunun en doğru karar olacağını söylemişti. Şimdi de ortalıkta kimse yok iken keyfini çıkartıyordum bu durumun.
Key'in isteği üzerine kardeşim Ren'de bizim okula alınmıştı. Lise kısımında olsa da aynı kampüs içinde olacaktık. Bu yüzden biraz daha mutluydum çünkü Key ona gözü gibi bakacaktı emindim.
Yanımda duran meyve tabağına elimi uzattığım da elimi soğuk, canlı bir yere çarpmıştım. Başımı yan tarafıma çevirdiğim de Sehun ile karşı karşıya geldim.
"Senin burada ne işin var?" tek kaşımı kaldırıp sorduğum da ifadesiz yüzü ile bana baktı.
"Vakit geçirmeye geldim." ifadesiz bir halde cümlesini kurup yanıma oturduğun da şaşkınca yüzüne baktım.
"Seninle değil tabi ki" başı ile karnımı işaret edip "Tabi ki bebeğimle." dediği anda hemen ellerim karnımı kapatmaya başlamıştı.
"Hey hey! o tek senin değil! Şunu yapmayı kes!" dünden beri Sehun'un yanıma yaklaşmasına izin vermiyor ve her fırsatta uzattığı elini yakalayıp itekliyordum.
"Üzgünüm babası ama bebeğimiz senin aklın başına gelene kadar yaklaşmanı istemiyor." yüzümü buruşturarak söylediğim cümle sonrası Sehun sadece sessiz kalmıştı.
Yine yapıyordu, yine beni seçmek yerine sadece susuyordu.
Umursamamayı artık kendime birinci görev yaparak başımı tekrar izlediğim Sakura ağaçları ile dolu olan bahçeye çevirdim. Huzur gibiydi bu görüntü.