"Kavanozumda tuttuğum kelebeklerimi, salıyorum gökyüzüne. Elveda sevgilim.."
-
"Babacık, bu neçmiş?" elinde yabancı ülkelerle yaptığımız anlaşmaların örnekleri bulunan kızım, ben cevaplamadıkça inatla aynı şeyi sorup duruyordu.
"Babacığım, o bir kağıt. Hadi onu bana ver.." elimi uzatıp Seora'dan kağıtları istediğim an gözlerini doldurmuş, dudaklarını sarkıtmıştı. Hain sarışın, aynı annesine çekmişti.
"Şştt tamam güzelim, onlar senin tamam. Ağlama gel bakalım babaya.." kollarımı açtığımda minik bebeğim paytak adımlarla bana yürümeye başladı. Kollarımın arasına girdiği an uzanarak, çeneme öpücük kondurdu. Bu beni istemsiz güldürse de ilk defa böyle bir şey yaptığı için biraz da şaşkındım.
"Babişin cecesi çok gücel." minicik ellerini çenemde gezdirirken, eğilip güzel kokulu saçlarına öpücük kondurdum. Şaşkınlığımı bir kenara atıp, yumuşak bir tonda mırıldandım.
"Nereden öğrendin sen bakalım, böyle çene öpmeyi hıh?" daha üç yaşındaki kızımın böyle şeyler yapması istemsiz beni şaşırtıyordu.
"Ayyem seni böyye öpüyoy." tekrar gözlerim irileşirken, Luhan'ın hep öptüğü yerden öpmesi, Seora'nın bizi sürekli izlemesi demekti. Kızımız annesini fazla örnek alıyordu..
"Hayır Ren, bak orası güzel değil diye duymuştum oraya gitmeyin." ben tam onu düşünürken, içeri Ren ile giren eşim yüzümün gülmesine sebep olmuştu. Hararetle başını olumsuzca sallıyor ve bir şeyler anlatıyordu.
"Ama hyung, Key orada balayı yapmak istediğini söylüyor." evlilik hazırlıkları yapan kardeşlerimiz, sürekli Luhan'a danışıyor ve onun fikirlerini alıyorlardı. Şimdi ki konuları ise 'Balayı Nerede Yapılacak?' idi. Tabi ki uyuzluk için hemen konuya atılmıştım.
"Bence Luhan ne diyorsa onu dinle, Ren. Hem böyle şeylerden Key anlamaz ki.. Boş ver sen onu.." aslında Key hep bana anlatırdı, bahsettikleri yerde tatil yapmayı ama uyuzluk işte kardeşimi sinir etmeyi seviyordum.
"Dayıcık, babişi diyle!"
"İşte benim kızım ya!" Seora ile aynı anla alkış çalarken, Luhan bize göz devirerek bakıyordu. Küçükken kucağıma bile aldığımda ağlayan miniğim, şimdi yanımdan ayrılmıyor hatta Luhan'ın yanına bile gitmeyip yanıma kaçıyordu. Luhan ise bu durumdan fazla dertli idi.
"Küçük cadı! Hiç anne demek yo- Dur! deme zaten! Ne annesi canım!" Luhan kıpkırmızı olmuş yüzü ile dudaklarını büzdüğün de, gidip yanaklarını sıkıp dudaklarından küçük öpücükler çalmak istesem de sadece gülümsemek ile yetinmiştim.
"E o zaman sizi dinleyim ben, hyung dediğin yeri ayarlayalım."
"E bi zahmet yani, tabii ki beni dinleyeceksin." Luhan bilmiş tavırda konuşurken, Ren göz devirip odadan çıkmıştı. Ben Luhan'ı izlerken, burnuma gelen koku ve bacağımdaki sıcaklık ile başımı kucağımda ki kızıma indirmiştim...
Tanrım, güzel kızım kucağıma mı işemişti?
"Luhan, bir miktar Seora'nın bezini takmayı unutmuş olabilir misin?" yüzümü ekşitip Luhan'a baktığımda, gözleri kocaman açılmış ve telaşla yanıma koşmuştu.
"Aman Tanrım! Aman Tanrııım!!"
• 훈 한 •
Yemek masasının çevresini sarmış kalabalığa gözlerimi gezdirdiğim de, içimde oluşan anlamsız duygusallığı bir kenara bırakıp eskiyi düşünmeye başlamıştım.