Kır bahçesinde usul adımlarla yürümek zordu, sessiz olmaya çalışmak daha zor. Hele ki Sehan uyandı diye beni topa tutacak bir Luhan düşündüğümde, her şey daha zordu. Seora ise elimden sıkıca tutmuş, yanımda paytak adımları ile ilerliyordu.
"Babiş, anneye doğru koşsam olur mu?" sessizce mırıldanması, Luhan'ın önceden sinirli hallerini görmüş kızım için oldukça olağandı. Bir keresinde Luhan o kadar delirmişti ki, Seora kucağımda saatlerce ağlamıştı. Tabi ki Luhan bunu görünce daha kötü olmuş, bütün gece o da kucağımda ağlayarak uyuya kalmıştı.
Şimdi düşünüyordum da, benim üç küçük çocuğum vardı. Lakin hiç bir zaman varlıklarından, şikayetlerinden, bir anda ağlayıp parlamalarından, uykusuz kaldığım gecelerden yahut üzerime dökülen yemek kırıntılardan şikayetçi olmadım. Tanrının bana bahşettiği en güzel dertlerdi, bunlar.
Sonunda sarmaşıkların ardından, kucağında minik oğlum ile konuşan güzel eşim göründü. Seora daha beni dinlemeden, ellerimi hızla bırakıp Luhan'a doğru koşmaya başlamıştı. Şükür ki Sehan uyanıktı..
"Seora, güzeller güzelim seninle ne anlaşmıştık biz?" Luhan kadife sesi ile sessizce ve ilgi ile mırıldandığında Seora hemen gözlerini sulandırmıştı.
"Ama anniiş-" işte Luhan duyduğu söz ile sinirlenmeye başlamıştı. Hemen kucağıma Seora'yı alıp, Luhan'ın bedeninin yanına kuruldum. Hafif bir gülümseme sunup, Seora'nın saçlarına öpücük kondurmaya başladım. Bu esnada Luhan kısık ama keskin çıkan sesi ile mırıldanıyordu.
"Güzel kızım sana hep diyorum, ben bir erkeğim. Anne demeyeceksin appa de, demiyor muyum?" en büyük takıntımız ve sorunumuz buydu çünkü Luhan ne kadar Tanrı'nın bahşettiği bir mucizeye sahip olsa da sonuçta erkekti ve kadın muamelesi görmeyi sevmiyordu. Şöyle bir düşünüyordum da, haklıydı. Kadın muamelesi görmek istese zaten kadın olurdu. Eşim sonuna kadar erkekti ve hak ettiği muameleyi görmeliydi.
"Özür dilerim appa, bir daha öyle demeyeceğim. Öpiyim de barışalım mı?" minik kızım kardeşini rahatsız etmemek için hala kısık sesle konuşurken, kurduğu cümle Luhan'ın gözlerinin sulanmasına sebep olmuştu. Hafifçe eğildi ve Seora'nın tombik yanaklarına usulca bir öpücük kondurdu. O esnada Sehan ellerini çarpmaya başladı, bu görüntü hepimizin yüzünde kayda değer bir gülümseme bıraktı.
/-/
"Ne düşünüyorsun gökyüzüm?" kısık sesle konuştuğumda Luhan başını, izlemekte olduğu yıldızlardan çekip bana çevirmişti. Kollarımın altında titreyen bedenini daha çok göğsüme yasladığında sıkı sıkıya sarmıştım, ince kollarını.
"Her şeyi." sesi uzun süredir sessiz kalmamızdan boğuk çıksa da, bir çok duyguyu bir anda barındırıyordu. Sevinç, huzur, mutluluk, biraz özlem belki biraz da hüzün.
"Neler dönüyor o güzel aklında, söyle bakalım aşkım?" benim ellerime göre küçük olan ellerini, avucumun içine hapsedip dudaklarıma götürmüştüm. Ufak bir buseyi kondurmadan öncede ilgi ile mırıldandım. Derin bir nefes aldı, anlaşılan önemli bir cümle kuracaktı.
"Geriye dönüp baktığımda, senin hayatımda olacağına inanmazken şuan sana ait iki çocuğu dünyaya getirmiş bir anneyim. Ne kadar bu cümleyi sevmediğimi savunsam da, bana ayrı bir his yüklüyor." burnunu hafifçe kırıştırıp, bundan memnun kalmadığını belirtir şekilde devam etti. "Seni çok sevdiğimi biliyorsun, bir o kadarda Seora ve Sehan'ı da seviyorum. Bazı geceler uyumadan önce düşünüyorum ve şuan böyle olmasaydık nasıl olurdu diyorum, kendi kendime. İçim ürperiyor amansız bir korku yayılıyor kalbime. Sonra soluma dönüyorum ve senin yüzünü görüyorum, çok güzel uyuduğunu da söylemeden geçemeyeceğim." tekrar bir nefes alıp, başını kaldırarak çeneme kısa ama içimi titretmeye yetecek bir öpücük kondurdu. "Seni gördükten sonra bütün korkularım geçiyor ve ben her gece uyumadan önce Tanrı'ya minnetlerimi sunuyorum. Varlığın ömrüme bir şeref." dolu gözlerini saklamak için, başını boynuma gömdüğünde sıkıca sarıldım.
Öyle sıkı sarılmıştım ki, kemiklerinin bir kaçına zarar gelmesinden korkmuştum.
Başımı gökyüzüne doğru çevirdim. Her gece Luhan'ın yaptığı gibi bende minnet sundum Tanrı'ya. Öyle güzel bir ailem vardı ki, buradan bizi zorla evlendiren babama bütün sevdiğimi iletiyordum.
Luhan başını kaldırdı o esnada, minik elleri yüzümü buldu. Keskin hatları olan yüzümü hafifçe okşarken başı bana doğru uzandı. Gözleri yaramaz bir kıpırtı halinde dudaklarımı izliyordu. Gülümsedim.
Hala beni öpeceği zaman heyecanlanan eşim, dünyanın en özeliydi.
Yavaşça bana yaklaştı, dudaklarımızın arasında santimler kala bir ses duyduk. Luhan mahcupça gözlerini kapayıp, başını çeneme yasladı. Sehan ağlıyordu..
Dert etmedim, Luhan'ın elinden tutarak ayaklanıp çocukların odasına yürümeye başladık. Sehan'ın ağlamasına da, Seora'nın şımarık kız çocuğu hallerine de, Luhan'ın bütün kusurlarına da aşıktım.
/-/
Herkese iyi bayramlar!