-Medyanın bölümle pek bir alakası yok ama Heartstrings izleyenler hatırlar. Yazarken dinledim ve koymak istedim. İyi okumalar.-
İnsan oğlu sadece kendi çıkarları çevresinde ilerlediğin de hayat yaşanılmayacak bir yere geliyor ne yazık ki.
Aynı Sehun'un sadece kendini kurtarmak için beni öptüğünde bütün dünyamı karartması gibi.
Ne yazık ki ilk öpücüğü mü beni sevmeyen ve sevgilisi olan bir adama kaptırmıştım. Ve en istemediğim şey o anda olmuştu.
Kalbim de ki deli gibi olan sıkışma ile, midem de ki uçuşan kelebekler.
Şimdi bunları düşündükçe kendime daha çok kızasım geliyordu. Nasıl olur da buna izin verirdim? Nasıl o kelebeklerin midemde yeşermesine göz yumardım. Hemde beni hiç bir zaman sevmeyecek olan bir adam için.
Sehun beni öptükten sonra, program çok uzamamış kısa cevaplar verip hemen bitmesine sebep olmuştuk. Öpücüğün verdiği şaşkınlıkla ben yürüyen ölüye dönmüştüm. Sehun ise halen tepkisiz ve ruhsuzdu.
Saraya döndüğümüz de ilk başta kraldan azar işitsek de bizim için iyi bir promosyon olacağını düşündüğünden hemen affetmişti.
Odalarımıza geçtiğimiz de yatağım da tepkisiz bir şekilde duvarı izlemeye başladım. Ardına Sehun'un telefon konuşmalarını duydum koridordan.
"Üzgünüm sevgilim- evet ama mecburdum öpmek için."
"Ah çok zordu benim için.. tiksindim öperken."
"Lütfen böyle yapma- İrene böyle yapmayı kes! Onu sevmediğimi hatta tiksindiğimi demiştim!" daha fazla dinlememek için yanımda duran telefonumu, kulaklığı ile birlikte aldım ve kulaklığı takıp müzik açtım.
Göz yaşlarım benden izinsiz dökülürken, dinlediğim şarkının ne olduğunun bile farkında değildim. Sonra fark ettim ki çalan şarkı BIGBANG - Fantastic Baby di.
Halim acınasıydı. Kalbim acıyordu. Beni hiç bir zaman sevmeyecek bir adamla evlenmek istemiyordum. Ben hep beni sevecek, aşkla bakacak birisi ile bir ömür hayal ederdim. Bunlar hiç bir hayalimin kıyısından bile geçmiyordu.
Kapının açıldığını gördüğüm de başımı kaldırdım. Gelen Suho hyungdı. Kapıyı kapatıp, perdeleri çekti. Sonra yatağımın köşesine oturup sessizce bekledi.
Bu esnada kucağıma aldığım Minni'nin kulakları ile oynuyordum. Ren iyi ki Minni'yi bana vermişti. Çünkü burada ki en iyi arkadaşım bu pofidik ayıydı.
"Daha iyi misiniz efendim?" Suho hyungun sesini duyduğum da dolu gözlerimle başımı kaldırıp ona baktım. Oda halime acıyordu. Başımı hafifçe hayır anlamında salladım.
"Üzülmeyin efendim, eminim ki bir gün prens sizin kalbinizi görecek." Suho hyunga şaşkınlıkla baktım. Olanları biliyor muydu? Ben sadece azar işittiğimiz için filan ağladığımı sanıyor diye düşünmüştüm.
"Hyung.. sizin nelerden haberiniz var?" boğuk sesimle sorduğum da biraz düşündü ve iç çekti.
"Bir çok şeyden küçük efendim. Bayan İrene'den mesela, ya da Kralımızın bu kızı hiç sevmediğinden, eş olarak uygun görmediği için prensle evlenmelerine izin vermediğinden. Ve prensimizin artık görüşmüyorum diyerek yalan söyleyip halen görüştüğünden. Hepsinden haberim var." ifadesiz bir tonda söylediği şeyler beni şoka uğratmıştı. Bunların hepsi doğru muydu?
"Hyung.. neden izin vermediler? İzin verselerdi de onlar mutlu olsaydı? Bu sayede bende bir ömür, beni sevmeyecek birisi için üzülmezdim." gözlerimden akan yaşı sildim. Kendimi tutamıyordum. Herkese haksızlık ediyorlardı.