İşten geldiğimde her yere koşturmaktan o kadar yorulmuştum ki hemen üstümü değiştirip dinlenmek istiyordum. Neyse ki işimi fazlasıyla seviyordum. Yoksa gerçekten katlanılabilecek gibi değildi.
Telefonumu elime aldığımda, ekranda birkaç dakika önce Luke'tan gelen bir snap bildirimi vardı. Geçen gün Calum ile konuştuğum aklıma geldiğinde sebepsizce sırıttım. Gerçi sadece Calum'u değil, çocukların her birini Avusturalya'dan çıktıkları anda özlemeye başlıyordum.
Ekranda çıkan saçma snabe bakmamla kahkahalarım odada yankılanmıştı. Luke'un aramızdaki muhteşem ilişkiyi böyle taçlandırmasını çok seviyordum.
Ciddi bir surat takınıp cevap verdim.
*Ben de sizin çok işiniz var sanıyordum*
Snabi attıktan sonra kendime bir kahve yaptım ve bir şeyler izlemek için televizyonun karşısına oturup ayaklarımı sehpaya uzattım.
Luke pörtlek gözlerini daha fazla göstermemek adına görüntü atmamaya karar vermişti sanırım. Kendi kendime kıkırdadım ve o daha göndermeden bildirimi açtım.
Konuşuruz Hemmo, diye fısıldadım kendi kendime.
Minderin üstüne doğru attığım telefon yere düştüğünde bir küfür mırıldandım ve kahvemi dökmeden telefonu eğilip almaya çalıştım. Yeniden koltuğa yayıldığım sırada çoktan mayışmaya başlamıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of Snapchat [Hood]
Non-FictionUyku... güzeldi. Ama uçarken güvende hissetmek kadar değil. -Bölümlerimiz fotoğraflarla donatılmıştır.