Kıpırdanarak gözlerimi kırpıştırdığımda yerimde döndüm. Üzerimde bir yük var gibiydi ve bu da beni yatağa çiviliyordu. Bunun sebebi dün 24 saat içinde birkaç günü beraber yaşamam olabilir miydi acaba?
Bar, garson bozuntusu, Luke'un tripleri, otele dönüş ve Luke'un triplerinin sebebi... Düşüncelerinin içinde kaybolan Alex, uzun otel koridoru, kırılan bir vazo, uyanan bir Calum.
Calum.
Derin bir nefes aldım. Çocuğun isminin beynimin altyazısında geçmesi bile nefesimi daraltmaya yetiyordu. Kaçta uyuduğumu ve şuan saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama zihnim daha fazla uykuya dalmak istemiyor gibiydi.
Bir dakika, bir dakika.
Gözlerimi açtım ve odayı süzdüm. Ben Calum'un odasında uyumuştum.
O NERDEYDİ?
Bir hışımla kafamı yana çevirdiğimde yatakta tek başıma olduğumu gördüm. Tabi yatağın ortasına yayılmış olmam da bunun başlıca sebeplerinden biri olabilirdi...
"Calum?"
Fısıldamama göz devirdim.
Örtüyü üzerimden attığımda yataktan kendimi sıyırdım ve ayağa kalkarak üzerimdeki bol kapüşonlunun bacaklarıma salınmasına izin verdim.
"Calum."
Sanki seslenişim duvarlara çarpıp yeniden bana dönmüştü. Nerdeydi bu çocuk?
Balkona doğru yürüdüğümde bu saatte(?) sigara içtiğini görürsem sigarasını poposuna basacağıma dair bir yemin mırıldandım. Tamam, tamam. Poposuna kıyamazdım ama en azından o bunu bilmiyordu.
Kapıyı kaydırıp kafamı balkona çıkardığımda İngiltere'nin karlı soğunun beni selamlamasıyla bir küfür mırıldandım. Kapıyı bir hışımla çekerek kapattığım sırada odanın içi bir sesle dolmuştu.
# I'm a Barbie girl, in the Barbie world.
Telefonumun zil sesi. Şarjı hala bitmemiş miydi? Vay canına.
# Life in plastic, it's fantastic!
Muhtemelen hala çalıyor olması cevaplamam gerektiğine yönelik bir işaretti. Çantama ulaşıp telefonumu çıkardığımda ekranda işverenimin numarasını görmek kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Bu kesinlikle iyiye işaret değildi.
Ve olmamıştı.
Telefonu kulağımdan çekip kapanıp kapanmamasını umursamadan yatağa fırlattım.
NE DEMEK ÇEKİMLERİMİ BEĞENMEMİŞLERDİ! NE YANİ ONLARI GÖRÜNMEDİKLERİ GİBİ ÇEKEMEZDİM YA!? BUNU TEKRARLADIĞIMDA NE DEĞİŞECEKTİ-
"SİKTİR!"
"Ah..."
Bu yatak ne zamandan beri buradaydı!? Hayır ya... Sikeyim. Yatak serçe parmağımdan hoşlanmadığını daha farklı bir yolla söyleyemez miydi? Eğildiğim yerden bir hışımla kalktığımda bu sefer haykırdım.
"CALUM!"
Nerdesin!? Şu küçücük odada nereye gitmiş olabilirsin!? Banyonun kapalı kapısına vardığımda ard arda kapıyı çaldım.
"Orda mısın?"
"Duş mu alıyorsun?"
"Umrumda değil, geliyorum!"
"Gerçekten geliyorum?"
Kapıyı açtığımda ise bu sefer içerdeki sessizlik ile karşılandım. Burada da değil miydi? Duş perdesini çektiğimde kuru küvet bana gözlerini devirmişti. Peki dolaplar? Yerimde dönerek arkamdaki dolap kapaklarını birer birer açtığımda onlar da bana kısık yan bakan gözlü emoji gibi bakmaya başladılar. Gözlerimi arka arkaya kırpıştırıp eğer burada olsaydı, dana kadar bir çocuğu görmemiş olma ihtimalimi düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of Snapchat [Hood]
Non-FictionUyku... güzeldi. Ama uçarken güvende hissetmek kadar değil. -Bölümlerimiz fotoğraflarla donatılmıştır.