Çekime yetişmeye çalışırken sırtımdaki ekipmanlar ve kucağımdaki dosyalar hiç iyi bir ikili oluşturmuyorlardı.
Kulaklığımdaki müzik kısılıp yeniden açıldığında bildirim sesinden snap geldiğini anlamıştım ama telefone hemen bakabilecek durumda değildim. Ses tekrarladığında kendi kendime gözlerimi devirdim ve yola devam ettim.
Birkaç dakikadan sonra stüdyoya girdiğimde yardımcılarımdan birkaçı sırtımdaki eşyaları aldı. Dosyaları diğer elime alarak telefonuma ulaştım.
Luke birkaç snap attığına göre kesinlikle boş akşamları olmalıydı. Masama ilerlerken ismine dokundum.
Siktir.
Sikeyim.
SÄ°KTÄ°R.
Popo. Calum Hood poposu.
AH! Siktir!
Bacağımı geçirdiğim masanın köşesine bir tekme atmaya çalıştığım sürede snap kapanmıştı.
BU SNAPLER NEDEN SADECE 5 SANÄ°YEYDÄ°?
Ekranda Luke'un göt suratı göründüğünde hala küfrediyordum.
Luke Hemmings! Bunun bedelini çok fena ödetecektim. Bana ne yaptığını çok iyi biliyordu, piç.
Kalbimin ağzımda attığını hissettiğimde elimdekileri bir yere fırlatmamak için kendimi zor tutuyordum.
Dosyaların kucağımdan kaydığını hissettiğimde az önce kanlı bıçaklı olduğum masaya doğru eğildim ve hepsini üzerine attım.
Neden kızgındım?
Ya da bu kızgınlık değil de... Başka bir şeydi?
Nefes almam hala normale dönmese de uygulamaya girdim ve Luke'un üzerine tıkladım.
Evet.
Daha sonra telefonumu masaya atarak dosyalardan işime yarayacakları aldım ve aklımı temiz, ve uslu, tutmaya çalışarak çekime yürüdüm.
İşim bittiğinde saat neredeyse 9'a geliyordu ve ben en son elime aldığımdan beri telefonuma bakmayı ısrarla reddetmiştim. Koltukta yayıldığım sırada çantama uzandım ve korkunun ecele faydası olmayacağını düşünerek telefonumu arandım.
Luke'tan gelen onlarca mesajı fark ettiğimde gözlerimi devirdim. Piç.
'Winnie' diye seslenmesini resmen kulağımda duyuyordum. Ama hiçbir şekilde sevimli gelmiyordu. Yok, yok kesinlikle sevimli değildi.
Gerçi zaten en başında soyadlarımızla dalga geçmek için birbirimize taktığımız bu lakapların sevimli olmaması da gerekiyordu. Ben ona Hemmo derken, o dalga geçme hakkını Irwin ile ses uyumu olduğunu düşündüğü, dünyanın en sevimli ayılarından birinin ismini kullanarak karar vermişti. Tam da ona uygun bir seçimdi...
Sonrasında 'Lexie' yazmasına takıldığımda ise durumu gerçekten kötüleştirmek için uğraştığını düşünmüştüm. Bana öyle seslenilmesini sevmediğimi biliyordu. Aptal.
Cevap atıp atmama konusunda kendimle savaştığımda yenilerek koltuğa yerleştim ve klavyeyi yukarı çektim.
Yine de ona iyi davranmaya karar verdiğimi söylemiyorum. Ama engellediğini bilmesi iyi olmuştu.
Öğlenleyin düşünme yetimi kaybetmeden önce ekran görüntüsü almayı unutan kendime bir küfür savurduğumda ekranı kilitledim. Yastıkların içine gömülerek snabi hatırlamaya çalıştığımda yüzüme edepsiz bir sırıtış yerleşmişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of Snapchat [Hood]
Non-FictionUyku... güzeldi. Ama uçarken güvende hissetmek kadar değil. -Bölümlerimiz fotoğraflarla donatılmıştır.