Hayatın size ne getireceğini bilemezsiniz, bazen her şeyi akışına bırakmak bazense kontrolü ele almak gerekir. Şüphesiz ki ben bugüne kadar bunlar üzerine düşünmemiştim bile. İlk gelen fırsatlara atlamış, koşulları düşünmemiş, önümdekilerin hangisi daha cazip görünüyorsa ona atlamıştım. Hem de hiçbirinin derinliğini bile umursamadan.
Bu atlayışların bazılarında çakıldım, bazılarında boğuldum, bazılarında ise hala nefes almaya devam edebiliyormuş gibi ilerlemeye devam ettim.
Şimdi karşımda onun uyumasını izlerken nefesim göğsümde sıkışıklık yaratsa da o hayatımın en güzel derinliğiydi.
Calum dün gece kapıda belirdiğinde aklımdaki düşünceleri sakince bir rafa kaldırmıştım. Sakinliğin bana yabancı bir duygu olması bunun üzerine çabalamamı engellememişti, çünkü ilk defa kendimi bir şeylere karar verirken emin hissediyordum.
Beraber pizza yapmaya başladığımızda sipariş vermemizin daha kolay ve zahmetsiz olacağını biliyordum ama marketten aldığı bir sürü ıvır zıvırla bana bu teklifi getirdiğinde onu kırmayı düşünmemiştim bile. Sonuçta verdikleri turne arası birkaç güne sone erecek ve yine benden kıtalarca uzaklarda olacaktı.
''Yanık pizzayı yediğine inanmıyorum.'' dediğimde Calum omuz silkmişti.
Bütün hazırlık süresince beceri isteyen her şeyi benden uzak tutuyor olsa da birkaç dakika için telefonla konuşmaya daldığında pizzayı fırından çıkarma görevini bana vermişti. Bunu yapabileceğime inanmıştı... Kendimi sakinliğe alıştırmaya çalıştırıyorsam da bunu hemen tüm vücuduma adapte edemiyordum ki.
Fırının saati çaldığında hemen harekete geçtiğime yemin ederim! Ama sonra altlık bulamamış, aradığım çekmecelerden birisini devirmiş ve sonra devirdiğim çekmeceden dökülenlere takılmıştım. Bütün bunlardan önce fırını kapamayı unutmam ise tipik bir Alex hareketiydi.
''Üzerine gelmek istemem ama yarı yarıya yediğimize eminim...''
Bu sefer omuz silken ben olmuştum. ''Senin elinden olan bir şeyi geri çevirebileceğimi sanmıyorum.''
Sonra mı n'olmuştu? Söylediğimin ağırlığını fark edip işemem gerektiğini haykırmış ve tuvalete koşmuştum. Geri geldiğimde ise onu ekranda, benim çoktan konusunu bile anlamaktan vazgeçtiğim filme sırıtırken bulmuş ve bunun keyfini sürmeye karar vererek yanına kıvrılmıştım.
Calum'a karşı hissettiklerimi ölçüp biçemez, hakkında düşünemezdim. Çünkü o yaşarken güzeldi, anın verdiği etkiyle. Onu uzun zamandır tanıyor olmam onunla olduğumda önemsiz oluyordu. Çünkü her seferinde farklı bir tarafını keşfediyor, tepkileriyle, düşünceleriyle beni etkilemesine izin veriyordum.
O yüzden de aramızdaki her ne ise tek bir şey değildi, olamazdı. Bir gün bitmesi ya da yeniden başlaması söz konusu değildi. Biz nerede karşılaşırsak karşılaşalım birbirimize hep çekilecektik.
Aynı şekilde ne zaman olursa olsun, yarın veya bir sene sonra .
Calum kıpırdanarak yana döndüğünde artık güzel poposuyla baş başa kalmıştım. Kendi kendime sırıtsam da yataktan kalkmam gerektiğini düşündüm, yapmam gereken işler vardı.
Güzel popoya uçan bir öpücük gönderdiğimde kendimi duşa attım, dünkü sakin halimi hala korumaya çalıştığımdan hareketlerim de hızlı sayılmazdı. Bu yüzden Calum'u uyandırmadan hazırlandım ve ona küçük bir not yazarak akşama görüşeceğimizi söyleyerek evden çıktım.
Önce soluğu beni 'transfer etmek' isteyen şirkette aldığımda dünkü Jiletliler tarafından karşılandım. Dün onlardan zorla aldığım sözleşmenin bir kopyasını yanımda getirmediğim için beni süzdüklerini görsem de yetkili olan şişman ve bıyıklı bey gelene kadar kimseye bir şey söylemeyecektim. Nihayet birkaç dakika içinde onun odasına vardığımda beni sahte kocaman gülümsemesiyle karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds Of Snapchat [Hood]
Non-FictionUyku... güzeldi. Ama uçarken güvende hissetmek kadar değil. -Bölümlerimiz fotoğraflarla donatılmıştır.