Kor

291 22 0
                                    

Birkaç saat sonra salondaki koltuğuma yayıldığımızda benim bacaklarım Calum'unkilere dolanmış, kafam göğsüne düşmüştü. Tabii ki kapının önünde anlamsızca dikildiğimiz dakikalar boyunca aklım tamamen durmuştu ama neyse ki şimdi keyfimiz yerindeydi. Bu da tamamen Bay McKellen sayesindeydi...

Üst katımda oturan yaşlı Bay McKellen bana evi kiralarken oldukça şüpheli yaklaşıp bir şeyler tüttürüp tüttürmediğimi sorgulamıştı. Zaman geçtikçe sorguladığı tek şeyin ise bu beceriyle nasıl hayatta kaldığım olması ise tamamen bana özgüydü... Beni tanıdıkça kendi kızı gibi sevdiğini söylüyordu ve hisleri karşılıksız değildi.

Calum ile merdivenlere oturup herhangi bir çözüm düşünürken bizi bulmuştu.  Anahtarlarımın bir yedeğinin kendisinde bulunduğunu bana kocaman bir gülümsemeyle söylediğinde, bundan daha iyi bir haber alamayacağımdan emindim. Gerçi Calum, benim onun üzerine atlamamın sakıncalı olabileceği konusunda beni sonradan uyarmışsa da, o an için bu umurumda olmamıştı.

Eve girdikten sonra birkaç hamburger menüsü siparişi vermiş ve öylesine film açıp karşısında afiyetle gömmüştük. Şimdi ise öylesine uzanışımız mayışıklığa dönmüştü. Zaten bütün gün uyudun küçük ayı, diyen bütün hücrelerime inat bir türlü kendime gelemiyordum ve film anlamsız bir şekilde gözlerimin önünde akmaya devam ediyordu.

Calum'la son görüşmemizden sonra neredeyse iki ay geçmişti, onu karşımda görene kadar bu kadar çok özlediğimi fark bile etmemiştim. Ama şimdi ilk gördüğümdeki heyecanım hala sönmemiş olsa da zamanı böyle rahat geçirebilmemizi seviyordum. Saçlarımla oynayan uzun parmakları, bana hissedemediğim başka duygular yaşatmaya devam ediyordu.

Bir an için kafamı kaldırdığımda, onun da boş gezen bakışları beni buldu. Yarım bir nefesle aralanan dudaklarından sonra gözlerinin bir ton koyulaşmasına şahit olduğumda bedenimin her bir zerresi korlanmaya başlamıştı.

Filmdeki sesler tamamen susmuş ve aramızda sessiz bir diyalogu gören bütün hücrelerim ayaklanma çıkarmaya hazır hale gelmişlerdi. Belki sanrım olabilirdi ama... Calum'un yüzümde dolanan bakışlarından sonra kulağımda duyduğum ritmi değiştiğinde bakışlarının dudaklarımda kilitlendiğini gördüm. Hafifçe yerimde kıpırdandım ve onun hizasına çıktım.

"Cal..."

Kelimemin soluğumuzun içinde kaybolduğu yarım saniyeden daha kısa bir sürede dudaklarıma kapandığında artık her yer alevler içindeydi.

Yumuşak dudaklarının özlediğim tadına yeniden varmak birden bütün uykumu dağıtmıştı. Alt dudağını kendime çekerek hafifçe emdiğimde Calum'un engel olamadığı bir inleme dudaklarımla buluştu. Dudaklarımız aceleci bir tavırla birbirini ezmeye devam ederken elimi boynuna doladım ve parmaklarımın uzandığı saç diplerini çekiştirmeye başladım.

Calum'un sırtımda gezinen parmakları sıyrılan tişörtümden tenimle buluştuğunda ise dokunuşlarının beni daha da çok kavurduğunu hissediyordum. Eli aşağıya kayıp kalçalarımı okşamaya başladığında yeniden alt dudağını kendime çektim ve ısırdım. Buna yaparken zevkli bir kıkırdamayı ortaya koyduğumda Calum da sert bir hareketle beni havalandırmış ve kucağına yerleştirmişti.

Kucağına oturmamla üzerinde olduğum sertliği hissettiğimde artık tamamen alevler içindeydim.

Fakat biri itfaiyeyi aramıştı.

Heyecanla inip kalkan göğüslerimizin nefesi birbirine karışırken göz göze geldik. Ve ben görebileceğim en saçma halüsinasyon olarak, kahvenin en güzel kahve tonu o gözlerinde tanıdık bir sima görmüştüm.

Bu yanlış gibi hissettirmişti.

Calum konuşmasam bile vücudumun gerilmesinden hareketlerine devam etmediğinde, düşündüğüm şeyi anlamak istercesine beni süzüyordu.

5 Seconds Of Snapchat [Hood]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin