14.BÖLÜM-O.D.T.Ü KURMAYLARI İŞ BAŞINDA

80 16 12
                                    

14.BÖLÜM

O.D.T.Ü KURMAYLARI İŞ BAŞINDA

Türkiye'de; Orta Doğu Teknik Üniversitesi yerleşkesi üzerinde konumlandırılan "Uzay Araştırmaları Enstitüsünde" görevli; bilgisayar, elektronik, makine ve endüstri mühendisleri uzun zamandır birlikte çalışmanın rahatlığı ve samimiyeti içinde yeni araştırmaları üzerinde yoğunlaşmış, gecenin geç bir saati olmasına rağmen, masa üzerine yaydıkları büyük jeolojik haritalar üzerinde tartışıyorlardı.

Arkasına yaslanıp derin bir soluk alan Profesör Zihni; yorgunluktan kapanmak üzere olan gözlerini ovuşturdu. Ayağa kalktı. Diğerlerinin bir şey sormasına izin vermeden, hızlıca; ilerde, köşede duran kanepeye doğru yürüyüp bitkince uzandı.

-Dur! Dur! Lafı tam ortasında kesip yattın! Ne yaptın peki?

-Sadece bedenim burada arkadaşlar. Beynim orada. Evet! Hıh! Amerikalı meslektaşlarımızın Ukala ukala lafları kulağıma gelince konuyu Dekan Melissa Nur ile uzun uzun konuştum. Çalışmalarımıza devam etmemizde hiçbir sakınca yokmuş.

-Ne yani birilerinin canı sıkıldı diye araştırmalarımızı durduracak mıydık?

-Kendileri bulamadı ya! Boşverin! Hımm! Daldan dala atlayınca insanda kafa kalmıyor ki! O haritalarla ilgili ne diyordum?

Ağır ağır ağrıyan alnını ovaladı;

- Yer altı volkanik faaliyet diyebilir miyiz?

-Tektonik haritalara göre direk geçen bir fay hattı yok Zihni ama dünya manyetik ekseni sürekli, bir kayma gösterdiğine göre neden olmasın!

-Orada bir buhar salınımı olsa buzlarda çatlamalar ve kırılmalar gerçekleşmesi gerekmez miydi?

-Yani buradan da buhar salınımının sıcak değil soğuk olması gerektiği sonucuna varıyoruz.

Odanın kapısı açıldı. Yer yer ağarmış saçları kirpi gibi dik, kelebek gözlüklü, gülse de gülmese de yanaklarında gamzelerin hiç kaybolmadığı Doçent Doktor Cenap; ıslık çalarak içeri girdi. Zihni; yattığı yerden başını kaldırarak mecalsizce gelene baktı. Arkadaşının daima; sanki az önce, yumuşacık, sıcacık, yatağından kalmışçasına enerji dolu olmasına imrenirdi.

-Hayrola Cenap Hocam! Neşeniz yerinde bugün! Partiden falan mı geliyorsunuz?

-Gerçekten öyle Zihni Bey. Hemde nasıl bir parti! Gördüğüm kadarıyla sizlerde burada parti yapıyorsunuz. Nasıl gidiyor?

Kafasını eğip bir süre açık haritalara baktı.

-İşte bende beklediklerinizi getirdim!

Elindeki ruloları açıp masanın üzerine serdikten sonra seri adımlarla buzdolabına doğru yürüdü, limonlu bir soda çıkartarak bir solukta içti.

-Saatlerdir ne yemek yedim ne de bir yudum su içtim. Öyle bir dalmışım ki! Nasa'daki Robert'le birlikte bütün gece araştırdık. Elini başına götürerek odadaki iki kadına asker selamı verdi.

-Sizlere selamlarını ve sevgilerini gönderdi hanımlar ve meslektaşlarının kabalıkları yüzünden tekrar özür diledi. Kutuplardaki buzlar yavaş yavaş birleşiyor gerçekten.

Sarı, gür saçlarını kulaklarının arkasına tıkıştırmaya çalışan kadın sakin bir tavırla "hıı! Hı!" dedi; Bulgularından bir an bile şüpheye düşmemiş bir insanın rahatlığı içindeydi.

-Size söylemiştim. Doğal olmayan bir şeyler var diye!

-Kesinlikle haklıymışsın. Yani ne bileyim, kendimi senin ve Gül'ün yerine koyuyorum. Farkeder miydim acaba diyorum ama emin olamıyorum.

-Uzun zamandır buz ağı milim milim genişliyor. Oysa kısa bir süre önceye kadar büyük ölçekli buz kütlelerinin ana karadan ayrılışlarını gözlemliyorduk.

Profesör Begüm; karşısında oturan arkadaşını işaret etti.

-Bu yeni değil ki! Altı ay önce; birlikte Amerikalı araştırma gurubunun davetiyle Güney Kutbuna gittiğimizde bizzat görsel olarak fark etmiş ancak diğerlerini ikna edememiştik. Burnu havada budalalar ne olacak!

-İkinizin de çok iyi bir gözlemci olduğunuz bir kez daha tescillendi. Başarınızı koca bir pasta kesip öyle mi kutlamalı? Bize hiç nasıl anladığınızı söylemediniz .

Parmaklarıyla alnını ovalayan Gül dudaklarını büzdü;

-Yapmayın Ahmet Yüksel hocam! Böyle davrandığınızda dalga mı geçiyorsunuz yoksa o nadir iltifatlarınızdan birine mi mazhar oluyoruz anlayamıyorum.

-Pes yani Gül! Kaç ülkeden tebrik mesajı aldınız. Biz bir şey söyleyince neden inanmıyorsun? Gerçekten nasıl anladığınızı merak ediyoruz.

-Sahi anlatmadık mı?

-Aslında normal! Bu konuyu sınıftaki öğrencilerimizle ve birbirimizle öyle sık konuştuk ki!

Gül; hak verircesine Begüm'e bakıp başını salladı.

-Aslında bizimki kahinlik değildi. Muskovit tabakalarını biliyorsunuz. Amerikalı meslektaşlarımız neredeyse Antarktika'nın her bir metre karesinin haritasını çıkarmışlar, buzun üstüne indiğimiz andan itibaren sürekli ukala ukala bizi uyarıyorlardı."Dikkat Muskovit, dikkat Muskovit". Tavırlarını bir görecektiniz! "Buralar bizim kümesimiz" der gibi.

Profesör Ahmet Yüksel; iki yanında oturan ve çok değer verdiği iki arkadaşının; "aldırmayın" dercesine omuzlarını sıktı;

-Gelişmiş ülkeler sendromu!

- Haklısınız da hoş değil ki hocam! Birincisini Begüm Gösterdi. Kağıt gibi ince bir kaya tabakası olan muskovit'in üzeri doğal olamayacak şekilde kalın bir buz tabakasıyla kaplanmıştı. Altta en ufak bir kırılma ve bozulma yoktu. Aramızda gülüşerek hata yapmaz denilen Amerikalıların yanıldığını düşündük ama bu hata, üç dört beş olunca diğerlerini uyardık.

-Alttaki tabakayı nasıl görebildiniz? Sonuçta bembeyaz buz.

-Evet Nejat! Ben Muskovitleri farkettiğimde Gül'de bu acayipliğe dikkat çekti. Buz renksizdi yani şeffaftı ve su öylesine çabuk buza dönüşmüştü ki alttaki tül tül levhalar görünüyordu.

Begüm; kuruyan boğazını ıslatmak için meyve suyundan bir yudum içti. Isınmış olduğunu anlayınca yüzünü buruşturdu. Soğuğunu almak için mini buzdolabına doğru yürürken dalga geçer gibi elini salladı.

–Çok bilmiş akademisyenler. Ne yazık ki bizi ciddiye almadılar. Eminim şimdi yanakları tokat yemiş gibi yanıyordur. Beter olsunlar.

-Robert'in kaçıncı özür dileyişi hanımlar el insaf!

-Yapan Robert değil ki! Öteki kendini bilmezleri ise ayaklarıma kapansalar affetmem.

-Ne kadar kindarsın

-Kindar mı? Asla! Sadece kendimin ve başkalarının beynine saygı duyuyorum.

-Keşke sizde Muskovitlerin üzerine çıkıp zıplasaydınız!

-Bu zayıflıkla muskoviti çatırdatmazlardı bile, yanlarına birkaç da balina almaları gerekir.

-Yok bence problem genetik yapılarında. Ne yaparlarsa yapsınlar ikisi de 18 yaşında lise öğrencisi gibi.

Kahkahalar odayı doldurdu.

MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin