53.BÖLÜM-ÇIKMADIK CANDAN ÜMİT KESİLMEZ!

40 7 11
                                    

53.BÖLÜM

ÇIKMADIK CANDAN ÜMİT KESİLMEZ

-Yapma Serhat! O kadar baktık. Saatlerce. Tekrar tekrar! 

-Sen; Begüm ve Gül'ün her hangi bir çukura düştüklerini gördün mü?

-Görmedim ama artık yoklar öyle değil mi! Her tepenin ardını, her mağara ağzını gözlemledik.

-Depremin sadece bizimkilerin bulunduğu alanda olmasına ne diyorsun? Çok garip değil mi? Hem de sismik hiçbir faaliyet tespit edememişken.

-Benim kafama da suyun ve buzun elektriklenmesi takıldı. Mantıklı hiçbir neden bulamıyorum. Sen uydu görüntülerinin başında nöbetteyken buza çıkan arkadaşlarla yine bir toplantı yapıp yeni verileri değerlendirdik ama sonuç sıfır. Hadi artık nöbeti devret de gözlerini dinlendir biraz.

-Ne yaptın arkadaşları ayarladın mı?

-Evet! Şu cin gibi uyanık mastır öğrencileri Serap ve Gaye var ya görevi devralmaktan mutluluk duyacaklarını söylediler. Sabaha kadar burasını boş bırakmayacaklar.

-Bende Aysun Hocaya rica ettim gönüllü varsa gönderecek. Gitmeden şu iki sandviçi ağzına at sana getirmiştim.

Profesör Nejat; gözlerini ovuşturarak kapıdan çıkarken durdu. Yorgun beynini zorlayarak arkadaşına söylemek istediklerini hatırlamaya çalıştı. Tekrar geriye döndü.

-Ah unutmadan seninle bir şeyi paylaşmak istiyordum. Geçen gün fark etmiştim ama üzerinde durmadım. Bu gece yine görünce garip geldi. Sıcak havalarda biliyorsun görüntü bazen bulanıklaşır. Zaman zaman o buz deryasının üzerinde de oluyor. Kendimi oyalamak için onların önce kuş sonra uçak olduğunu hayal ettim. Ne oldu biliyor musun? Uçaklar gökyüzünden aşağıya indi. Buz tepesinin önünde durdu. Birkaç saat sonra tekrar havalandı. Tepeden çıkan daha ufak bulanıklıklar o tepeden diğer tepeye gidip,gelip durdular.

Serhat; buruş buruş kıyafetleri, uzayan sakalı ve tarumar olmuş saçlarıyla hiç de inandırıcı bir görüntü çizmeyen arkadaşına dudaklarını büzerek ama gözleri kahkahalar atarak baktı

-Gülme! Gülme! Sabahleyin bana bu konuda söyleyeceklerin olacağına eminim.

-Ama kendin söyledin dostum! Kuş olabilir diye! Hem kuşların kutuplarda olduklarını da biliyoruz. Zekidirlerde. Bir yemek buldularsa aynı noktaya tekrar tekrar gidip gelmeleri çok normal.

-Senin beynin benden daha yorgun anlaşılan. Kuş olsa neden göremeyelim? Uydulara kuşları kamufle etmeleri için yeni bir program falan mı yüklendi?

Serhat yenilgiyi kabul eden bir insan tavrıyla ellerini havaya kaldırdı, başını öne doğru eğdi.

-Söz veriyorum dostum! Söylediğin uçaklara senin gözünle bakacağım ve benim gibi şüpheci birinin seni haklı çıkarması daha değerlidir.

-Doğru tabi! Bu söylediğinin bir de arka plan çekimi var değil mi? Beni haksız çıkarmak için kendini paralama tamam mı? Ah! Bir şey daha! Onlar uçak da olamaz çünkü irtifaları fazla yüksekti. Uçakların çıkamayacağı kadar yüksekten geliyorlardı.

BÖLÜM

Dokuz yatağından doğrulup kahvaltı tepsisini sehpanın üzerine koymakta olan yardımcısına baktı!

-Hayrola bugün doğum günüm falan mı? Bu özel davranışının nedeni ne Otuz Altı?

Aralarındaki arkadaşlığın çok uzun bir geçmişi vardı. Başkalarının yanında; birbirlerine, konumları nedeniyle resmi davranırken yalnızken sınırların olmadığı bir dostluğu paylaşıyorlardı.

-Seninle rahat bir ortamda sohbet etmek istedim. Uzun zamandır stres içindesin terapi olur.

Otuz Altı, müzik çaların düğmesine bastı. Odayı; Dokuz'un çok sevdiği Beethoven'in Für Elise isimli piyano sonatının notaları doldurdu.

-Sana inanamıyorum! Bu parçadan hala sıkılmadın mı? İlk defa birlikte gittiğimiz klasik müzik konserinde dinlemiştik. Kaç yaşındaydık? On üç? On dört? Sanki asırlar geçmiş gibi. Sana baktığımı hatırlıyorum. Sanatçının piyanonun tuşlarına bastığı andan itibaren kendinden geçmiştin.

-Bende müziğin coştuğu anda bağıra bağıra ağlamak istediğimi hatırlıyorum..

Otuz Altı; gülerek sehpayı çekiştirirken kendisi içinde en yakındaki koltuğu yatağa doğru çevirdi. Fincanlara çay doldurdu.Dokuz fincana uzandı, ellerini ısıtmak için avuçlarıyla sarmaladı, koca bir yudum aldı ve başını hafifçe kaldırarak huşu içinde sıcak sıvının boğazından aşağıya inmesini bekledi.

-Sana inanmıyorum! Bunu nasıl yapıyorsun? Ağzın yanmıyor mu?

-Bizim dibi donmuş bir dünyada yaşayanlar için sıcak olan her şey bir nimet. Teşekkür ederim çok iyi geldi. Eee anlat bakalım! Ortalıkta ne var ne yok?

-Hım! Nereden başlayayım. Hah tutukladığımız iki kadın uyandılar, seninle görüşmeyi bekliyorlar.

Dokuz merakla dudaklarını gerdi. Bakışları muziplik doluydu.

-Onlar sahiden kadın mı? Yoksa görüntülerimi öyle?

-Yok yok gerçekten dişi cinsten. Yani en azından doktorumuzun raporunda yazan bu. Neyse, çocukları hapsetmen çevrede tepkiye neden oluyor hatta hala daha yiyecek, içecek verilmediğini zannedenler bile var. sanki bu mümkünmüş gibi.

-Ne durumdalar? Ortama alışabildiler mi? Büyük ihtimalle küçükler zırlayıp duruyorlardır.

MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin