42.BÖLÜM-BOT BULUNDU! YA İÇİNDEKİLER?

38 8 4
                                    


42.BÖLÜM

BOT BULUNDU! YA İÇİNDEKİLER?

Nicholas avucundaki keseye baktı. Kararsızlığı hemen anlaşılıyordu.

-Ama biz altı kişi değiliz ki! Bunları hangi kurala göre dağıtacağım? Birine versem diğeri gücenmez mi?

-Canımın içi hepinizde aynı büyüklükte benler olursa şüphelenebilirler diye düşündüm. Dikkatli birileri çıkabilir değil mi?

-Ya yoldaşlar? Onlara da yapıştırılması gerekmez mi?

-Onlara zaten yapım aşamasında bu alıcı-vericiler yerleştiriliyor.

BÖLÜM- üç saat sonra

Karargâha giren iki güvenlik elemanı koşarak başkanın önüne gidip selam verdiler. Endişeli ve şaşkın görünüyorlardı.

-Kıyıda bir bot bulduk efendim ama her tarafı aramamıza rağmen kimseye rastlamadık..

-Deniz çocukların botunu kıyıya atmış olamaz mı?

-Bilmem ki?

Güvenlik elemanı; durup bir dakika kadar düşündü.

-Olamaz çünkü botta hiçbir deformasyon yoktu. Yani kendi başına kalınca oraya buraya çarpmıştır mutlaka. Daha da önemlisi bot; iki bilemediniz dört kişiyi alabilecek büyüklükte.

Başkan beklediği bir hareket olduğunu belli edercesine başını sallıyordu. "doğal bir anne, baba davranışı" diye düşündü.-Büyük ihtimalle ebeveynler çocukların kaçtığını fark edip aramaya çıktılar. Yatı kontrol ettiniz mi?

-Karşıdan. Herhangi bir canlı hareketi yoktu.

-Çevreyi aradınız mı? Bir mağara içine falan girmiş olabilirler.

-Milim milim. Ama görünürde kimse yoktu. Sanki yer yarılıp içine girdiler.

-Nasıl olsa ortaya çıkarlar. Çocuklar ne yapıyor?

-Sesleri sedaları çıkmıyor. Su, yemek bir şeyler götürelim mi?

-Hayır! Şimdi daha önemli işlerimiz var. Korunma birim başkanlarının hemen toplantı odasına gelmelerini söyle.

Gitmekte olan güvenliğin arkasından bağırdı; -Bir grup oluştur ve görünmezlik kameralarınızla yata gidin. Kimse olmadığına emin olmalıyız.

Birden iletişim aygıtının ışığı yanmaya başlayınca Dokuz düğmeye bastı. Odayı; yardımcısı Otuz Altı'nın kederli, ağlamaklı sesi doldurdu.

-Berbat bir duygu bu Dokuz! Gördüm! Kadın kırılan buzun içine düşünce erkek onu kurtarabilmek için arkasından atladı. Korkunçtu. On dakika belki çıkarlar diye bekledim. Elimdeki halatı, suyun içine sallandırdım ama nafile!

Dokuz; işaret parmağı ve başparmağı arasına aldığı alnını ovalayıp duruyordu. Böyle bir bilgiyi almanın kendisini rahatlatıp rahatlatmadığını düşündü. Kesinlikle rahatlatmıştı. Mutlu etmemişti belki ama bir belirsize noktayı koymuştu. Dikkatsiz davranışların bir felakete yol açması kaçınılmazdı ama görevi kendini kapıp koyuvermek değil aksine o durumdakileri soğuk duş etkisiyle çabucak gerçeğe döndürmekti.

-Beklediğim gibi! Aslında bizi külfetten kurtardılar. Sen öldürmedin ya! Bu kadar üzülmene gerek yok. Her savaşta kayıplar olur. Hemen görev yerine dön!

Güvenlik, duyduklarından sonra başkanın başka bir emri daha olabilir endişesiyle bekliyordu. Başkan tek kaşını kaldırıp başını "hayrola" anlamında salladı.-Ne bekliyorsun? Hadi uç! Başını elleri arasına aldı. Beklemedikleri olaylar değildi ama bu çocuklar süreci hızlandırmışlardı. Geleceğe yönelik öngörülerini sıraya koydu. Alabilecekleri tedbirler önemliydi. Ortaya çıkmanın daha zamanı gelmemişti.

Toplantı odasına girdiğinde korunma birim başkanlarının tamamının gelmiş olduğunu gördü. Masanın karşısındaki duvarın önüne gidip ellerini karnının üzerinde birleştirdi. Rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu.

-Oturabileceğimi sanmıyorum.

Masanın çevresinde turlamaya başladı;

-Çocukları duymuş olmalısınız. Aşağıdaki dinlenme odasında kilit altındalar. Hiç beklemiyorduk ama olabilecek sürprizleri engelleyebilme becerisine sahip değiliz maalesef. Kısa bir süre önce ebeveynlerinin çocuklarını aramak için buza çıktığını öğrendim. Otuz Altı, kırılan buzun içine düştüklerini kesin olarak teyit etti. Ama başkalarının da olup olmadığını anlamak için güvenlikçiler yata çıkacaklardı;

Kolunu kaldırıp saatine baktı. Aldığı derin nefesi sıkıntı ile bıraktı.

-Şu saatte yattalar. Araştırıyorlardır ama kimseyi bulacaklarını sanmıyorum. Buraya kadar problem yok sayılabilir. Yok demiyorum, sayılabilir. Ancak ölen veya öldüklerini düşündüğüm anne ve babanın yetkililere çocuklarının kayboluşunu haber verdiklerini düşünmememiz saf dillilik olur. Zamanımız az! Önerilerinizi bekliyorum;

Başkanın omuzları çöktü. Düşüncelerinin ağırlığından küçülmüş gibiydi. Ağır ağır yürüyerek sandalyesine oturdu. Birden dikildi, yumruğunu hiddetle masaya vurdu.

-Çalışmalarımız bizim geleceğimiz! Kimsenin bozmasına izin veremeyiz! Hadi şimdi beyninizdekileri dökün bakalım.

Birim başkanları hemen durumu değerlendirip art ardına düşüncelerini sıralamaya başladılar.

-Önce yatı transit yol üzerinden çekip ters görüntü kameralarını yerleştirelim.

-Bence öncelikli olarak bacaları kapatmalıyız.

-Neden ilk olarak bacalara dikkat çekiyorsun on sekiz?

-Uzay gemisi ile inerken dikkatimi çekmişti. Gerçi yatay dağılımları nedeniyle doğal bir oluşummuş gibi görünüyordu ama sonuçta sonradan ortaya çıktığını farkedenler olabilir.

Yirmi; şapkasını çıkarıp elleriyle başını sıvazladı. Başkanın söylediği ile On Sekiz'in önerisinin çakışmadığını düşünüyordu.

-Dokuz'un tedirginliği karadan gelecek olanlar değil mi? Büyük ihtimalle bir arama ekibi. Bacalardan nasıl haberleri olabilir? Bence gereksiz bir güç bölünmesi işlerimize sekte vurur. O tehlikeyi bir arada bekleyerek atlatmalıyız. Sadece gözetler ve gittiklerinde devam ederiz.

Otuz bir; kalkık, kalın ve tel tel kaşlarıyla şaka bile yapsa ciddi görünen, grubun en yaşlı üyesiydi. Göreve hepsinden daha çok bağlıydı ve son çareleri olduğuna inanıyordu;

-Hadi diyelim ki bacaların üstünü örttük. O nasıl olacak? Çalışmaları mı durduracağız? Daha neler! O zaman her şeyi bırakıp hep birlikte kaçalım!

-Ben onu demek istemedim. Yüzbir buraya ilk gelişinde bacaların uzaydan görünüşünü gurur duyarak anlatmıştı. Bende o günden beri düşünüyorum. Sonuçta uydular farkedebilir diye korkuyordum. Sonunda en mantıklı çözümü buldum sanıyorum. Bacalara da kamera yerleştirelim.

LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI İHMAL ETMEYİN.:D TEŞEKKÜRLER. SEVGİYLE KALIN:D  


MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin