45.BÖLÜM-NÖROLOJİK BİLEKLİK

38 8 7
                                    

45.BÖLÜM

NÖROLOJİK BİLEKLİK

DEĞERLİ OKUYUCULARIM; GÖRÜŞÜME GÖRE; KİTABIMDA TAFSİLATLI OLARAK ANLATTIĞIM "KÖRBAKIŞ KAMERASI" VE "NÖROLOJİK BİLEKLİK" GELECEĞİMİZİN BULUŞLARINDAN OLACAKTIR. UMARIM FAYDALI ALANLARDA KULLANILIR.

Yedi son gördüklerinden sonra rahatlamış ve odadakilerin samimi, sevecen yaklaşımlarıyla da iyice gevşemişti. Muzip bakışlarla sandalyeye baktı. Beklentileri boşa çıkarmamak için belini aşağıya kadar eğerek gibi selam verdi.

-Lütfen şimdi kendinizi bir tiyatro sahnesinin ön sıralarında oturuyormuş farzedin olur mu?

Tekrar selam verip başını önüne eğdi. Tekrar kaldırdığında yüz kasları sertleşmiş teni adeta morlaşmıştı. Sesinde tüyleri ürperten bir tını vardı. Kollarını uzattı, yumruklarını sıktı.

"Parmaklıkların ardındaki, ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş adamın ellerinin eklem yerleri, demir parmaklıkları sıkmaktan mosmor olmuştu. Hücresine yaklaşan gardiyanlara yutkunarak baktı.Kanatırcasına dudaklarını ısırdı. Gardiyanların gözlerinde haketmediği son bir şefkat kıvılcımı aradı ama yoktu çünkü yıllardır onlar; pek çok suçlunun idamına tanıklık etmişlerdi ve idamlıklar,insan görüntüsünde yok edilmesi gereken işlevsiz asalaklardı.

Gardiyanın konuşurken sesi "bugün hava güzel" dercesine sıradandı.

-Sıran geldi, hazır mısın? Misafirlerin seni görmek için sabırsızlanıyor.

Demir kapılar açıldı. Mahkûm sessizce kaderine doğru ilerlemeye başladı. Girdikleri odadaki kalabalık, öfke ile bağırırken mahkum titriyordu. Kimselere bakmadan başı önünde, kollarına girmiş iki gardiyan ile birlikte ortaya doğru yürüdü. Son bir gurur kırıntısı ile silkinerek kollarını kurtardı. Koltuğa oturdu. Sesler kesilmişti. Görevli önce sandalyedeki kelepçelerle el ve ayak bileklerini sabitleştirdi. Başını; elindeki sıvıyla iletkenliğinin artması için sıvazladı, siyah torbayı geçirdi ve demir bandı taktı. Başı ile "evet" işareti yapınca, bir başka görevli şalteri indirdi. Birkaç saniye sonra odayı; çırpınan vücuttan yükselen yanık et kokusu doldurdu. Doktor mahkuma yaklaşarak stetoskobu ile kalp atışlarını dinledi, seyircilere döndü.

-Mahkumun ölüm saati 21.30 dur.

Yedi; tekrar eğilerek selam verince Laboratuarı alkış sesleri doldurdu. Herkesin gözleri kocaman açılmıştı. beş dakika boyunca soluksuzca Yedi'nin tek kişilik ama üç farklı şivede sahnelediği oyununu zevkle seyredip dinlemişlerdi. Yedi; "Harika, olağan üstü. Ne kadar başarılısın!"Cümlelerinden oluşan tebrikleri tevazu ile kabul etti.

-Bizim külüstürden neden bu kadar korktuğunu da anlamış olduk. Şimdi bir yerlere yerleş ve benim anlatacaklarımı dinle. Seninki gibi bir resital olmayacak maalesef ama korkunu tamamen sileceğime eminim. Lütfen dikkatle dinle tamam mı? Sinir sisteminiz elektrik temellidir ve nöronlardan oluşur. Şu aletleri görüyor musun? Hepsi elektrikle çalışır ama bizim vücudumuz çok daha kompleks bir elektriksel sisteme sahiptir. Nöronlarda tıpkı açılıp kapanabilen elektrik düğmeleri gibidir. Buraya kadar anlamadığın bir şey var mı?

Yedi büyük bir dikkatle dinliyordu. Başını hayır anlamında sallayıp yüzünü buruşturdu; -Bunlar zaten bize okulda öğretilen standart bilgiler.

-Evet biliyorum ve devam ediyorum. Atalarımızın beyninde 15-20 vatlık bir ampulü yakacak kadar elektrik enerjisi varken geçirdiğimiz evrim sonucunda bizim elektriksel gücümüz elli vatlık ampule eşdeğer durumda. Bu gücü çoğaltmaya çalışıyoruz ancak hepimizin nöronları çeşitlilik gösteriyor buda gücü yükseltiyor veya azaltıyor. Senin elektrikli sandalye dediğin bu alet sayesindeki bir yerde doğru bir tanımlama sayılabilir, oturanın nöron gücünü ölçüyoruz.

-Tamam anladım. Kişisel ampul yakma gücünü ölçüyorsunuz. Peki! bu ne işinize yarayacak?

-Güçlü olanlardan bir ordu oluşturup saldırılardan korunmayı amaçlıyoruz.

-Saldırı mı? Issız bir buzul adasının ortasındayız. Kendi gezegenimizde ise bir kişiyi kaybetme lüksümüz bile yok. Hangi saldırıdan bahsediyorsunuz siz?

-Şimdiki zaman insanlarının, durumu farkedince bize gezegenin anahtarlarını vereceklerini sanmıyorsun ya! Uzman kolundaki garip şekilli bileziği çıkarıp Yedi'ye uzattı.

-Bu bilezik herkesin nöron yapısına göre özel olarak yapılır. Sandalye senin beyin aktivitelerini bilgisayara aktaracak uzmanlarımız da bu verilerle senin bilekliğini oluşturacak.

-Çok hoş. Benimde nörolojik bir bilekliğim olacak. Sizlerin üzerinde beyinsizmişim gibi bir önyargı bırakmayı göze alarak soruyorum. Ne yapacağım minik toplar mı fırlatacağım? Aslında bir bilezik; saldırıları nasıl önleyecek işte onu anlayamıyorum!

Uzman bileziği alarak tekrar koluna geçirdi ve üzerindeki mekanizmayı belirli ilerletmeler ve geriletmelerle ayarladı. Kolunu kaldırdı. Parmakları Yedi'nin üzerine sabitlenmişti. Diğer eli ile bileziğin ortasındaki düğmeye bastı. Yedi, düşük vatlı olsa da vücuduna giren elektriğin etkisi ile titremeye başladı. Gözleri inanmazlıkla bakıyordu. Teknisyen koşarak uzmanın önüne geçti, öfkeyle bağırıyordu;

-Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Şoka girecek kapat şunu çabuk!

Uzman beklemediği bir tepkiyle karşılaşınca tedirginlikle bileziğin kapatma düğmesine bastı. Anlayış görme umuduyla arkadaşlarına baktı.

-Ne yaptım ki? Başka nasıl anlatabilirdim?

Diğerlerİ; arkadaşlarının bu kadar ahmakça davranmasına akıl sır erdirememişlerdi. Yedi'nin canının nasıl yandığının farkındaydılar. Teknisyen yenemediği tepkisiyle yere küt küt ayaklarını vurarak yerine dönerken bağırmaya devam ediyordu.

-Aptalsın! Gerçekten zekandan şüphe duyuyorum. Uygulama yapman şart mıydı? İnanmayacağını mı düşündün?

Yedi sadece tekrar bayılıp bu insanlara rezil olacağını düşünüyordu. Kollarına girerek arkadaki uzun koltuğa doğru sürüklemelerine izin verdi bir taraftan da beynine "kendine gel, geçti" emri verip duruyordu. Yatmasına gerek kalmadan toparlanıp ayağa kalktı. Sinirlenmişti. "Neydi şimdi bu" diye bağırdı.

-Bizim elektriğimiz var senin yok oyunu muydu? Çok adil doğrusu!

Uzman mahcup bir tavırla elini uzattı. Tokalaşarak ortamı yumuşatmaya çalışıyordu.

-Özür dilerim Yedi; inan en düşük enerjiye ayarlamıştım. Bizzat denersen daha kolay ikna olursun sanmıştım.

-Boğulmanın nasıl olduğunu anlatılınca da anlayacak kadar akıllıyım. İlla senin deyiminle birazcık boğulmam gerekmiyor.

-Tamam arkadaşlar. Unutun artık. Evet Yedi! bileziğini almak için sandalyeye oturmaya hazır mısın?

Yedi; kalbinin vuruşlarının tekrar normale dönmeye başladığını hissederek çevresine bakındı. Elektriği yiyene kadar neden çok huzurlu ve rahat olduğunu hatırladı.

-Başkan Dokuz'da gelmeyecek miydi?

-İlk seferde senin bayıldığını duyunca ikincisini odasındaki kameradan seyretmeğe karar verdi.


MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin