40.BÖLÜM-OKYANUSTA BALE RESİTALİ

47 10 9
                                    

40.BÖLÜM

OKYANUSTA BALE RESİTALİ

Balık genleri nedeniyle sorun çıkmayacağını biliyorlardı ama yanında olabilselerdi daha huzurlu olacaklardı. Nicholas gerindi. Yüzü duyduğu sevinçle parlıyordu. Yere oturup bacaklarını suya daldırdı. Yavaşça vücudunu kaydırdı. Su üstünde sadece başı kalınca arkadaşlarına baktı.

-İşte yaşamak bu arkadaşlar, suyun içinde olmak öyle harika ki.

Herkes deliğin başına üşüşüp Nicholas'ı görmeye çalıştılar ama su; ışıksız, kasvetli ve soğuktu.

-Bu karanlıkta yatı nasıl bulabilecek?

-Dedi ya! Taze ekmeğin kokusunu takip edecek.

-Son endişeleneceğim insan Nicholas olurdu. Onun da balıktan farkı yok, toprak üzerinde olduğundan daha özgür şu an. Hadi oturalım. Uzun süre beklemek zorunda kalabiliriz.

Nicholas için su; ne soğuk nede karanlıktı. Hızla bacaklarını çırparken vücudu kıvrılıp bükülüyordu. Çevresindeki deniz canlılarını izliyor, buz kütlelerinin arasından çevik hareketlerle geçiyordu. Aleda'nın "bu; dö mi plie, bu da grand plie" diyerek bale hareketlerini anlatışı kulaklarında çınladı. Müzik beynindeydi ve sonsuzluk gibi görünen tablo da; gümüş, mavi, sarı kıyafetli balerinlerin resitali olağanüstüydü.

Güçlü görüşü sayesinde çıkışı hemen farketti. Ruhunu okşayan bu ortamda mümkün olduğunca uzun kalmak istemesine rağmen arkadaşları aklına gelince bacaklarını çırpmayı hızlandırdı. Kısa bir zaman sonra denizin üzerindeydi. Yatı göremedi. Yüreği endişeyle bir iki salise çarpar gibi olduysa da anne ve babasının aslında birer ikarus olduğu gerçeği ile sakinleşti.

Hızla; tekrar dalarak açığa doğru yüzdü. Nihayet kocaman bir buz kütlesinin ardındaki koya demirlemiş yatı görebilmişti. On dakika sonra Beyaz kuğu karşısındaydı.

Kafasında olanları ve olabilecekleri muhakeme edince öylesine birilerinin karşısına çıkmasının kendisini tanımasalar da yeni sorulara neden olacağını düşündü. Güverteye çıkmadan Yıldız ve Mucize'ye seslendi.

-Anneciğim, babacığım! Suyun içinde iskele tarafındayım. Görünür olarak güverteye çıkamıyorum çünkü büyük ihtimalle izleniyoruz. Beni almaya biriniz gelebilir mi?

Nicholas'ın sesi beyinlerine ulaşır ulaşmaz iki ikarus birbirlerine baktı. Rahatlamışlardı. Başkanla görüştüklerinden beri ne yapacaklarını bilmez bir halde sadece beklemişlerdi. Doğru olmayan bir şeylerin olduğu belliydi ama görevleri çocukları engellemek değil yardımcı olmaktı. İki saniye içinde ele ele tutuşmuş bir şekilde Yıldız'ın merakla beklediği kamaradaydılar. Yıldız; hemen elindeki kocaman havlu ile Nicholas'ı sarıp sarmaladı. Bir taraftanda başını öpücüklere boğuyordu. Kucağına oturtup kan dolaşımını hızlandırmak için ovarak vücudunu kurulamaya başladı

-Ama bu haksızlık! Siz zihninizden geçeni anında yapabiliyorsunuz bizse elması kullanmak zorunda kalıyoruz.

Mucize kahkahalarla gülerek Nicholas'ın bacağına kocaman bir şaplak indirdi.

-Seni aç gözlü yaramaz. Yani size verdiklerimizden memnun değil misiniz?

-Hiç öyle şey olur mu? müteşekkiriz. Sadece Dipti'ye hep yaptığım şakayı yapıyordum.-Başını kaldırıp endişe ile gözlerindeki anlamı çözmeye çalıştı. -Söylediklerim çok kabaydı değil mi? Afedersiniz. Umarım yanlış anlamadınız.. Ayrıca ben Ufuk Ülkesine gelmeden önce hiç deniz görmemiştim hatta derede bile yüzmemiştim. Şimdi ise sayenizde başka bir dünyam daha var. suyun içinde öyle mutlu oluyorum ki anlatamam. Siz benden iyi biliyorsunuzdur tabi.

-Hayır Nicholas bilmiyoruz. Biz doğuştan böyle olduğumuz için ne yazık ki bazı şeylerin verdiği hazzı, mutluluğu unutabiliyoruz. Ayrıca ufuk ülkesinde deniz yok sadece dereler, ırmaklar, minik göller var.

-Peki o dereler ırmaklar dünyadaki gibi denize akmıyor mu?

-Hayır canım! Suları toprağı besliyor, buharlaşıyor ve yağmur olarak geri dönüyor?

Nicholas başını annesinin göğsüne dayamanın hazzı ve gördüğü sevginin büyüklüğü ile neredeyse uyumak üzereydi. Konuşulanlar ninni gibi melodik bir şekilde kulaklarına doluyordu. Birden aklına neden burada olduğu geldi. Telaşla ayağa kalkarak karşılarında durdu.

-Sizlerle konuşmak öyle güzel ki kendimi unutuyorum. Hemen gitmeniz lazım.

-Dur dur Nicholas! Aramızda olması gereken biri daha var. Sizleri herkes öyle merak etti ki!

Yıldız ve Mucize'nin davetiyle başkan ve karar kurulu üyeleri odanın ortasında beliriverdiler.

Nicholas; zaten böyle bir şeye hazırlıklıydı ama kıyafetinin uygun olmadığını düşünerek mahcubiyetle havlusuna daha bir sıkıca sarıldı. Başkan ve üyeler Nicholas'ın kızaran yanaklarını görünce sevgiyle gülümsediler.

-Nicholas! Buz gibi su demek bile içimizi titretirken sen buzlar içinde yüzdün. Umarım üşümemişsindir yavrum!

Yapılan ince iltifata kayıtsız kalamayan Nicholas gülümseyerek başını salladı.

-Sayenizde çok özel yeteneklerim var. Hiç üşümüyorum. Hatta zaman zaman terliyorum. Komik değil mi? Şaka yapıyorum zannedebilirsiniz ama gerçekten bazen vücudumun ısısının fazla yükseldiğini düşünüyorum.

-Ama bu çok doğru bir tespit yavrum. Buz üstünde yaşayan canlılarında vücut ısısı zaman zaman o kadar yükselir ki serinleme ihtiyacı duyarlar. Şimdi bize neler olup bittiğini anlatır mısın?

Nicholas; Antarktika'ya gelme nedenlerinden başlayarak Arlo'nun hissettiklerini, ilkel insanları bulmalarını, Murat Can'ın başına gelenleri, Buz Adamlarla karşılaşmalarını ve son olarak Kadim' in mağaranın zemininde açtığı deliğe kadar her şeyi anlattı.

-Kim bu "Buz Adam" dedikleriniz? Ya "ilkel" tabir ettiğiniz canlılar? Dünyada ne işleri olabilir?

-Bilmiyoruz ama ortak fikrimiz bizler gibi dünyalı oldukları.

-Bizler yeryüzündeki tüm ırkları tanırız ama şu anda anlattıklarınıza uyan kimse yok.

-Farkındayız efendim. Nasıl olduğunu bilmesek de hepimizin ortak kararı; buz adamlarında, ilkellerinde dünyaya ait oldukları. Yani bizce öyle.


MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin