4.BÖLÜM-BACALAR

223 25 19
                                    




4.BÖLÜM

BACALAR

-Kaç yaşındasın Yedi?

-On sekiz efendim. Bu önemli mi?

-Söylediklerin harika ama senden önce başkalarının da bunları düşünmemesi mümkün mü? Uzun süredir bilim insanlarımız yaşamımızı sürdürebileceğimiz bir gezegen arıyorlardı ama yok. Yok işte. Sonunda tek yol kaldı kendi dünyamızın geçmişine uzanmak. Senin gibi bu döneme aşık olanlar incelemeyi derinleştirince çok kısa bir süre sonra buradaki buzul çağının önlenemez bir şekilde sona ereceğini anladılar. Ve bizler çok uzun zamandır buzul çağını yaşıyoruz. Genetiğimiz artık geri dönülmez bir yolda. Sıcak bir iklimde, farklı bir atmosferde yaşayamayız.

Hayalleri bir bıçağın sivri ucuyla ve acımasızca kesilip, doğranan Yedi'nin iki iri damla yaş, yanaklarından aşağıya doğru süzüldü. Başını çevirip baygın yatmakta olan adamlara imrenerek baktı. Kendisine göre belki çok şekilsiz ve çirkindiler, ömürleri kısaydı ama her şeye sahiptiler. Doğa tüm nimetlerini sınırsızca önlerine sermişti.

-Ne kadar şanslı olduklarının farkında bile değiller.

-Öyle deme Yedi. Şans izafi bir kavram. Senin onlardan çok daha üstün tarafların var.

Yedi; yüreğini acıtan hayal kırıklığını rahat yaşayabilmek için gözlerini kapattı. Yüreği hıçkırıklarla sarsılıyordu. Birkaç saat sonra gözlerini açtığında ekranda gördüğü onu fazlasıyla şaşırttı.

-Hani bizim döneme gelmeyecektik. Ne oldu?

-Kafanı kaldır ve aya bak ufaklık. Ne görüyorsun?

-Bu da ne demek? Ay pırıl pırıl ve çok yakın. Nasıl olur? Ama altımız tamamen mavi buz!

-Biliyorum. Milyon  yıl öncesindeki dünyamızdayız. Yanlış hatırlamıyorsam dünya tarihi şu anda 2020 yılında. Sen önündeki yıl ölçerden de görebilirsin.

-Ama neden buradayız?

Onbir; sustu. Dikkatle çevresine bakıyordu. Dakikalar sonra Yedi'ye doğru dönüp kaşlarını kaldırdı.

-Çünkü evlat burada gelecek yaşamımızı kuracağız.

-Bu olanaksız. Bu zaman dilimi içinde dünyada sadece kutup bölgelerinde buz var ve iki kutup bölgesi de yaşam için elverişsiz. Hatta büyük ölçüde eriyorlar. Kendin söyledin sıcakta yaşayamayacağımızı.

-Ne söylediğimi biliyorum. Dünya yaklaşık yüz yıl sonra buzul çağına girecek.

-Öyle de olsa bizim yüz yılımız yok. Yüz ayımız bile yok.

-Bizde onun için çalışıyoruz ya!

-Nasıl yani?

-Bu süreci hızlandırıyoruz çocuğum. Tüm dünya donarak bizim yaşayabileceğimiz bir ortamı oluşturacak.

-Ya üzerinde yaşayan canlılar?

-Yüz yıl sonra yaşayacakları deneyimi, yüz yıl önce yaşayacaklar hepsi hepsi bu.

Yedi'nin yüzü bembeyaz olmuştu. Konuşurken sesi titriyordu.

–Şaka yapıyorsunuz değil mi? Bizler barbar  değiliz.

-Keşke şaka diyebilseydim ama o kadarına benim aklım ermez. Bilim insanlarımız başka bir çare bulsalardı onu uygulardık.

-Bu acımasızlık. Hepsi ölecek.

-Yapma Yedi! Biz nasıl hayatta kalabildik sanıyorsun. Buzul çağını atlatanlar bizim dedelerimiz. Zamanımız kalmadı. Annen baban, kardeşlerin, arkadaşların ölsün mü istiyorsun? Büyük emeklerle oluşturduğumuz teknolojimiz, medeniyetimiz?

Yedi koltuğunda büzüldü. Dünya üstünde yaşayanların acıları omuzlarına binivermişti sanki. Yaşayan insan sayısını düşünmeye çalıştı sekiz milyar mıydı? Kendileri sadece  dört yüz elli milyon kişiydiler. Değecek miydi? Bu kararı verme hakları var mıydı?

-Yüksek kurul buna izin mi verdi yani?

-O geri zekalıları geç Yedi. Etik değilmiş, yanlışmış vıdı, vıdı vıdı. Duyar duymaz reddettiler.

-Ya bu zamanda yaşayanlar?

-Ozon tabakasını bile delmiş insanlardan bahsediyoruz. Aç gözlü insanlar güruhu. Yokluk içinde acı çeken insan dolu ama kimsenin umurunda değil. Kasasında milyarlarca parası olan iş adamı, fakir ülkelere silah satıyor. Savaş çıksın da para kazanalım diyorlar. Düşün bu nasıl bir vahşet Yedi. Birbirlerini vuruyorlar. Bu insanlara mı acıyorsun? Değmez. Hadi kaldır kafanı etrafına bak. Buhar salınımı yapan bir bacanın üzerine inip tıkamayalım.

Yedi; düşünmeyi sonraya öteleyerek dikkatle; altlarında uzayıp giden buzu inceledi. Görünürde baca veya benzer bir şey göremeyince rahatsızca kıpırdandı.

-Afedersin Onbir ama ben baca falan göremiyorum. Yukarıdayken çok rahat seçilebiliyordu ama yaklaştıkça yok oldular sanki. Bizleri karşılamak için birilerinin gelmesi veya pistin ışıklarının yakılması gerekmez miydi?

LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZI İHMAL ETMEYİN.:D TEŞEKKÜRLER. SEVGİYLE KALIN:D

MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin