17.BÖLÜM-BU İGLO MU?

60 15 8
                                    

                   

17.BÖLÜM

BU İGLO MU?

Sohbetlerine kahkahalarla devam ederken, zihinlerinin bir tarafı; bu yorucu yolculuğu boşu boşuna yapmamış olduklarının, ortaya çıkmasını diliyordu. Başkanla konuşmalarının sonucunda, bilim insanlarından oluşan grubun Alaska'nın kuzeyine giderek Eskimo'larla durumu değerlendirmesine, sonra da Kuzey Buz kütlesi üzerine çıkıp araştırma yapmasına karar verilmişti. Çoğu kişi için gereksiz ve tehlikeli olsa da,  Begüm ve Gül; çevrede oluşan doğa koşullarındaki değişikliği en iyi Eskimoların farkedeceği konusunda ısrar etmişti.

10 Dakika saat süren yolculuktan sonra karanlığın sarmaladığı buz evleri ve önünde duran insanlara ulaştılar. Dar alın, çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudaklarıyla Asya Moğollarına benzeyen  Eskimolar, kısık gözleri ve yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile misafirlerini karşılarken;  İchiro; arkadaşlarına kızaklara bağladıkları torbaları işaret ediyordu;

-Hediyeler! Hediyeleri unutmayalım arkadaşlar.

Herkes hediyesini kendisine selamlayana uzatırken Bisko elindeki büyük kutuyu, merakla hafifçe sallıyordu;

-Kuzum İchiro! Ne var bunların içinde? Gerçi teknolojik falan diyeceğim ama burada elektrik ve pil bulamazken hatta güneş bile altı ay boyunca yüzünü göstermezken nasıl kullanabilirler ki?

-Eminim insan kaynakları sıkı bir araştırma yapıp ona göre hazırlamıştır.

İchiro kimseye çaktırmadan yumruğunu Bisko'nun sırtına indirdi;

-Benim bildiğimi nereden çıkardın ki?

-Alınma ya! Belki yorulmadan buzu kırıp balık avlamaları için robot falan getirmişsindir dedim.

Arkadaşları şakalaşıp gülüşürken, Leonardo gözlüğünü kaşlarının üzerine kaldırmış dikkatle yerlileri inceliyordu;

-Sadece erkekler! neden kadın ve çocuk yok.

-Bu alan avlanma mekanı efendim. Kadın ve çocuklar köydedir. Eskimolar buz evlerde sadece avlanma zamanı kalıyor.

-Ben buralarda yaşadıklarını zannediyordum.

-Eskiden öyleydi ama artık onlarda medeniyetin nimetlerinden faydalanıyorlar.

Eskimo; eliyle karşıdaki igloyu işaret ediyordu. .

Leonardo; herkes gibi şaşkındı. Dürbününü gözüne yerleştirip tekrar tekrar baktı.

-Orası küçücük! Biz sığamayız ki? Ayrıca kapı falan da yok?

Rehber; Leonardo'nun şaşkın haline bakıp kahkahalarla gülerken bir taraftan da "buyurun" anlamında elini sallıyordu.

-Mutlaka resimlerini görmüşsünüzdür ama gerçeğine benzemiyor değil mi? Merak etmeyin. Zemini tabanın altında olduğu için içinde ayakta bile durabilirsiniz. Göründüğünden daha büyüktür. Kapısına gelince, içerdeki sıcak havanın dışarıya kaçmasını engellemek için yere gömülü ve spiral şeklinde yapılmıştır.

İki büklüm, neredeyse sürünerek girdikleri iglo hepsini alacak kadar genişti. Yerlere serilmiş ayı postları üzerine bağdaş kurup oturdular. İçerisi İlk kez gelenlerin düşündüğünün aksine ılıktı. Eskimolardan biri fok yağı doldurulmuş iki kandili yakarak iglonun iki uzak noktasına yapılmış olan çıkıntıların üzerine yerleştirdi. Rehber; kendi gibi, kısa boylu, minik ayaklı Eskimolarla  kısa bir konuşma yaptıktan sonra bilim insanlarına döndü.

-Karnınızı doyurmak için yemek hazırlandığını size söylememi istediler ve günlerinin son saatleriymiş. Bu gece mutlaka kalarak onları onurlandırmanızı istiyorlar.

Hiç düşünmemiş olmalarına rağmen bu sevimli insanları kırmamak için oybirliği ile geceleme kararı alan kafile'nin kafasına yiyecekleri yemekler takılıvermişti. Mümkün olduğu kadar doğal çıkmasına gayret ettikleri bir ses tonuyla aralarında konuyu tartışmaya başladılar.

-Çiğ et yiyenler mi demiştin Bisko?

-Umarım öyle bir şey olmaz. Eyvah! Eyvah! Mümkün değil! Ben öyle bir şeyi imkanı yok yiyemem.

-Hey! tebessümle konuşun! Yüzünüzü falan da buruşturmayın öyle. Yanlış anlayabilirler.

-Yapmayın çocuklar aslında çiğ falan sayılmaz, tuz ve limonla pişiriliyor. Ben suşiye bayılırım. Yeterki balıklar taze olsun.

-Böyle bir yerde dünkü balığın bile geleceğinden şüpheliyim.

-Öyle düşünme Henri! Burada toplu olarak avcılık yapılıp bekletiliyor olabilir.

-Bekletseler de Afrika'nın çölünde değil herhalde. Buza yatırıyorlardır.

Melo uzun yıllar Türkiye'de kalmıştı. Özellikle kahvaltıda nelerin çok sevildiğini iyi biliyordu. Dalga geçer gibi elini sallayıp Türk arkadaşlarına baktı;

-Çiğ balık yemem diyorsunuz ama pastırmaya bayılıyorsunuz! Arkadaşlarımın zar gibi kesilmiş uzun çiğ et dilimleri ağızlarına dolduruşlarını hatırlıyorum da!

MAVİ BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin