Bölüm şarkısı: Jungkook-Nothing Like Us
Merdivenlere yöneldiğimizde "Hadi bırak beni" dedim.
"Hayır, bırakmıyorum tabii ki." Kıkırdadı.
Havada olan ayaklarımı sallandırdım. "Böyle çıkabileceksen çık o zaman." diye mırıldandım kulağıyla oynarken.
"Çıkacağız." (Herkes sussun Jeon Cena konuşuyor.)
Hiç zorlanmadan merdivenlerden yavaşça çıktı. Gerçekten bir bebekmişim gibi davranıyordu. Bu bulutların üzerine havalanmayı bırakın bulut olarak gökyüzünde süzülüyormuşum gibi hissettiriyordu. Saçlarının dipleri nemliydi ve ben o kadar çok karıştırmıştım ki, bir de rüzgarın etkisiyle iyice dağılmışlardı. Ellerimle okşayarak düzeltmeye çalıştım çünkü dağınık görüntüsü gariptir ki beni daha çok etkiliyordu. Tamam, her şekli etkiliyordu. Ama böyle durmaması delirmemem için gerekli olan bir şeydi. Ve bu kadar yakışıklı olması kesinlikle normal değildi. Saçlarına bile tutkun olmam hiç ama hiç normal değildi. Dayanamayıp yüzümü saçlarına daldırdım ve oksijenimi kokusu yapmaya devam ettim.
Kokusu.
Huzurun içine düşürüp orada en güzel çiçeklerle örtülmüşüm hissi veren kokusu.. İçime her çektiğimde o an keskin bir şekilde duymama rağmen hala bütün hücrelerimle özlüyor olduğum kokusu.
Asla unutamadığım, unutamayacağım kokusu hep aynıydı. O hep böyle kokardı. Aynıydı hep.. Azelya gibi, belki çilek.. Dünyanın bütün tatlıları sanki onun kokusunda toplanmış gibiydi. Tanımlayabilecek kelimem yoktu. Benzersiz kokusuna kelimeler yetmiyordu. Ama tek bildiğim bir daha bu kokuyu duymazsam, mahrum kalırsam kesinlikle nefes alamayacağımdı.
Uzun ahşap merdivenin son basamağına geldiğinde dönüp aşağı baktı. Kafamı kaldırıp gözünü diktiği yere baktım. Gülümsüyordu, bembeyaz yüzüne oturan bu kusursuz gülümsemesi oradan hiç ayrılmasın istedim.
Gözlerini çevirip ''Orası.'' dedi. ''Hatırlıyorsun değil mi? İlk defa kalbimi göğüs kafesimden dışarıya fırlatacak kadar hızlı attırdığın yer. ''
''Merdivenler bile seni hatırlatırken, olmadığın o günlerde seni nasıl özlemiş olduğumu tahmin bile edemezsin. Döndüğünde belli etmemeye çalışmak ölüm gibiydi. Ölüm. Seni çok özledim.''
Kelimeler dudaklarından titreye titreye düşüyor kalbimin tam ortasına savruluyorlardı. Oraya dokunduklarını hissettiğimde her harf daha çok titriyordu. Bütün vücuduma gönderilen titreşimle geldiğini hissettiğim gözyaşlarım dökülmeden dudaklarına kapandım. Karşılık verişi sertti, sanki bunu yapmamı bekliyormuş gibi, anlamış gibi hazırlıklı bir şekilde dudaklarımı yönetti. Hızlı öpüşü ve durmaksızın sert bir şekilde dudaklarımı çekişi ikimizi de nefessiz bıraktığında ''Çok.'' dedi. ''Çok özledim.''
Ellerimi yanaklarına indirdiğimde onları sıkıca tutarak ''Gökyüzümü.. Çok özledim.'' dedim. "Bende.. Çok.. Özledim.." Güçlükle nefes aldığımdan kesik kesik cevap verebiliyordum. Burnunu burnuma sürterek gülümsedi. ''Gökyüzüm.'' diye fısıldadı. Bende gülümseyince dudaklarıma döndü ve yürümeye devam etti. Yüzlerimize vuran sıcak nefeslerimiz dışında hiç bir mesafe yoktu. Dudaklarımızı ayırmadan beni eski piyanonun üzerine ani bir şekilde oturttu. Buraya geldiğimizi bile farketmemiştim. Bacaklarımı belinin iki yanına elleriyle hızlıca sarıp bedenini bana kilitlediğinde ellerim boynunda birleşti. Nefessiz bırakacak kadar hızlıydı. Dudaklarımı dayanamayıp ayırdığımda alnını alnıma bastırıp hızlı ve sıcak nefesini tekrar yüzüme verdi. Kalbim yine çığlık çığlığaydı. Ellerinin sırtıma aşağıdan başlayarak tırmandığını hissettim, dolaştırara dolaştıra yukarıya çıktı ve omuzlarımda durdu. Parmaklarını omzumda tek tek kaldırıp indirdi, ''Sanki..'' dedi hızlı ama sakin çıkan nefeslerinin arasından. Üst dudağımı dudakları arasına alıp hiç hareket ettirmeden devam etti, ''Sanki piyano çalıyormuşum da sende karşımda çıkan notalara uyup dans ediyormuşsun gibi.'' Dudaklarımda fısıldıyor olması nefeslerimizi tamamen birbirine karıştırmıştı. Küçük bir öpücükle dudaklarını ayırdı. Parmaklarını tuşlara dokunuyormuş gibi omuzlarımda inip kaldırmaya devam ettiğinde görüş alanımda olan çenesini öpüp ''Sanki bir piyanoymuşum da sende o çok sevdiğim parmaklarınla beni çalıyormuşsun gibi, çıkardığın her notada kayboluyormuşum gibi.'' dedim. Burnundan verdiği nefesiyle gülümsedi. ''O halde seni gerçekten çalacağım ve notalarda beraber kaybolacağız.'' Gülümsemeye devam etti.
Parmakları hala omzumda oynuyordu. Çok yakındık ve bu hala nefesimi kesiyordu. ''Seni çalmadan önce.. Sana bununla gerçekten bir şarkı dinletmem lazım. Sonra da o şarkıyı seninle çalacağım'' dedi kısık bir sesle. Ellerini omuzlarımdan çekip kafasıyla piyanonun önündeki yeri işaret etti. Hızlı hareketlerle bacaklarım arasından çıkıp oturdu. Hala üzerinde olduğum piyanodan inip yanına geçtim. Kapağı yavaş bir hareketle kaldırıp derin nefes alarak düzeltti. Henüz aşamadığını, daha erken olduğunu biliyordum. Bu o piyanoydu. Çok küçükken babası almıştı ve o öldükten sonra bir daha çalmamıştı, hepsini biliyordum. Elinin üzerine elimi koydum. ''Zorlanacaksın. Bunu benim için yapma.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts / Jik∞k
FanfictionÇünkü göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Çünkü her kafamı kaldırdığımda gökyüzünün onun ten rengine büründüğünü görüyorum, gözlerimi kapatıp sadece onu düşünmek istiyorum. Boyn...