Gözlerimi açtığımda rüyadaydım, kapadığımda ise kabus devam ediyordu. Araladığım gözlerim aşık olduğum kirpikleriyle donatıldığında o rüyada olduğuma inandım. Göz kapaklarımı tekrar indirip bir anda kaçan uykumun geri gelmesini bekledim, bekledim ve bekledim. Belki kirpiklerini böyle yakınken sayarsam uykum tekrar gelebilir diye düşünüp nefesimi tutarak hep yaptığım o şeyi yaptım. Onu ilk gördüğümde bu deliliği bir hayli uzaktan yapmıştım fakat bu kadar yakınken yapmak uzaktan izleyerek yapmaktan daha zordu. Bir süre sakin nefes alışlarının eşliğinde bunu sürdürdüm. Yanında olmak ve uyumaya çalışmak hep hataydı benim için. Uykuda olması beni saran kollarının sıkılığını hiç bir zaman değiştirmiyordu. Başımı kaldırıp göz kapağını öptüm. Onu uyandırma isteğiyle dolup taşsam da bir melek gibi görünmesi bu isteğimden beni anında vazgeçirmişti. Dikkatli olmaya çalışarak kıpırdandım, ayaklanıp biraz gece havası alırsam belki kendime gelirim diye düşündüm, biraz daha onu izlersem ufacık olan uykum da geri gelmezdi. Onu uyurken izlemeyi sürekli yapıyor oluşumun sonucu hep aynıydı: Park Jimin, Jeon Jungkook'un her noktasını ezberleyerek onu ilk kez görüyormuş gibi izleyerek sabahlıyordu.
Üzerini ince örtüyle örtüp gözlerini tekrar öperek yataktan kalktım. Sarkan uzun tüller ayağıma takılmadan önce yerde toparlanmış olanın üzerinden atladım. Bu odaya daha önce girmemiştim, ilk defa görüyordum. Diğerlerine göre bu yeni döşenmiş gibiydi ve her yer beyazdı. Gecenin başlangıcında buraya gelişimiz kendimizi kaybedişlerimizle dolu olduğundan etrafı hiç inceleyememiştim. Gözlerim ahşap tavanda sırıtan camekana takıldığında gülümsememi durduramadım. Jungkook'un yeni yaptırdığı odası olduğunu farketmem saniyelerimi almıştı. Her şeyin siyah değilde beyaz oluşu beni şaşırtmıştı. Evindeki odasıyla karşılaştırırsak bu daha çok cennetten bir köşe gibi görünüyordu.
Dolabı açıp katlı olan kıyafetlerin arasından bir eşofman çekiştirdim. Bacaklarıma geçirdikten sonra üstümün çıplak da kalabileceğini düşündüm. Hayır kesinlikle giyecek bir şey bulamadığım için değildi. Üşenerek dolabın kapağını sürükleyişim bana en güzel giysimizin cildimiz olduğunu hatırlatmıştı, o kadar. Odadaki loş ışık ve üzerimdeki sersemlik kapıyı normal bir insan gibi açmamı engelledi. Bir elim karışan saçlarımı düzeltmek için orada gelip gidiyordu diğeri ise esnerken açılan ağzımı örtüyordu. Haliyle sendelemiştim ve düşmemek için kendimi tutuşum odaya gürültü yaymıştı. Kafamı hızla çevirip yatağa baktım. Tanrım, oda başına yıkılsa uyanmaz gibi gözüküyordu. Belki o da her zaman yaptığını yapıyordu, gözleri kapalı,bilinci sadece bana açık. Fakat bu kez gerçekten uyuyordu, artık bunu ayırt edebiliyordum çünkü beni o şekilde kandırma işini bir çok kez yapmıştı ve ben artık bu konuda profesyonelleştiğime inanıyordum. Göz kapakları kirpiklerini titretiyorsa kendini o gözleri yummak için zorluyor oluşunun göstergesiydi. Alnının ortasında küçük bir çizgi varsa kendini o şekilde görünmek için kesinlikle zorluyordu. Şimdi öyle huzurlu görünüyordu ki nefes alırken kalkıp inen göğsü bile sakindi. Kapıda dikilip hala onu izleyişime istemeyerek son verdim. Çıplak ayaklarımın yerdeki şapşaplarından sonra duvarları kitaplık olan o odanın kapısının açık olduğunu gördüm. Aralık kapı beni hemen içine çekmişti, ağır ağır yürüdüm. Buraya ilk gelişimiz, beraber olduğumuz ilk gece ve o gün içerisinde olanlar bir bir gözümün önünde sıralandı. O gün kapıdan adım atmadan önce hissettiğim heyecan göğsüme yerleşti.
İçerisi karanlık değildi fakat aydınlıkta yoktu. Büyük eski pencereden içeriye yayılan ay ışığı içeriyi görmemi sağlayan tek şeydi.Uzun zamandır kütüphaneye gitmiyordum, sessizlik ve kitaplar düşüncesi bile şu an iyi geliyordu. Bir kaç tanesini alıp karıştırdım. Eski kitapları kesinlikle daha çok seviyordum. Sayfalarında yılları saklıyor olması hoşuma gidiyordu.
Beynimin içinde birbirine çarpıp duran düşünceler iyi gelmesini engellese de kendimi zorladım. Bir kez olsun uzaklaşmak istiyordum, üzerimdeki huzursuzluğu atmak istiyordum. Nasıl yapacağımı elbette biliyordum. Sadece onun yanımda olduğunu düşünmem yetiyordu. Uzaklaşıyordum, hatta çok fazla kopuyordum her şeyden. Öyle ki geri dönüp baktığımda benim böyle bir hayatım da varmış dedirtiyordu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts / Jik∞k
FanfictionÇünkü göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Çünkü her kafamı kaldırdığımda gökyüzünün onun ten rengine büründüğünü görüyorum, gözlerimi kapatıp sadece onu düşünmek istiyorum. Boyn...