Kalbimde Ruhunu Duymak İstiyoru(m)

5.9K 406 328
                                    

Saatler önce kavga ettiğimiz terasta şimdi birbirimize olması gerektiği gibi sarılarak duruyorduk. Söylediklerimden sonra öylesine sıkı sarıyordu ki beni, sıcacık kollarında kaybolmuştum. Piyanoyu çaldıktan sonra yine elimi tutup beni buraya sürüklemişti, bu defa sadece sarılmıştık birbirimize.

''Hatalı olduğumda beni sev. Korktuğumda beni böyle sar. Ve gittiğimde tut. Çünkü ihtiyacım olan her şey sensin.'' Kafamı boynundan kaldırmadan boğuk sesimle aklımdan geçenleri söyledim. Belimdeki ellerini sıkılaştırarak beni kendine çekti ve adımı fısıldadı.

''Konuş benimle. Eğer konuşmazsan bana ihtiyacın yokmuş gibi hissediyorum ve bu kalbimi kırıyor. O an öyle hissettim, bana ihtiyacın yokmuş gibi. Hiç bir şey anlatmayışın beni üzdü, sinirlerimi kontrol edemedim. Seni öyle çok seviyorum ki, her şeyin en yoğununu yaşatıyorsun bana ve inan ben bunu kontrol edemiyorum.''

Söylediklerinden sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri bir kömür olsa belki, ancak bu kadar içimi yakabilirdi. Ona bunu yaşattığım için kendime kızgındım. Gelirken söylememi engelleyen huzur dolu ifadesine de kızgındım. Her şeye kızgındım.

''Sana ihtiyacım yokmuş gibi mi? Delirdin mi Jungkook? Benim sana ihtiyaç duymadığım tek bir an yok.''

''Ellerine bakıp tutmak istemediğim tek bir an yok ama elimi uzatıp yaralarını saramıyor olmak diye bir şey de varmış, sadece bu hiç hoşuma gitmedi. Beni mahvetti. Ne kadar beklesem de anlatmadın ve ben o şekilde öğrendim. Evet delirdim.''

''Bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışıyorsam bile bu senin sayende. Sadece zaten sana baktığımda bile bütün yaralarımın kapandığını hissediyorum. Böyle konuşma, böyle olmayalım.''

Gözlerini kapatıp başını salladı ve tekrar sarıldık. Babamın o gün okula gelişini anlatmıştım, bu davete Amelie ile gitmemi istediğini, nedenlerini ve kabul etmeyişimi.. Fakat son tehdit hakkında bir şey söylememiştim, söyleyemezdim. Sadece yaşadığımız o saçma şeyin açıklamasını yapmıştım ona ve bu kez beni sakin kalarak dinlemişti. Babamla gidip konuşmamız gerektiğini söylesede onu durdurdum. Çünkü biliyordum, eğer öyle yaparsak her şey daha kötü olurdu. Onunla konuşmaya karar vermiştim ve bunu halledebilecek tek kişi bendim. Jungkook sadece böyle yanımda olsa yeterdi.

''Yeni mekanınız teraslar mı?''

Namjoon manzaraya bakarak konuştuğunda başımı omzundan kaldırıp ona baktım. Gülüşlerimizi duyunca yüzünü bize çevirdi.

''Oh, Hyung. Geçmişiz elemeyi, aşağıda durumlar nasıl?'' Sesi utancını gizleyemiyordu. Namjoon, Jungkook'a dönerek suratını ekşitti.

''Çok romantik bir şekilde dans ediyor herkes. Hepsi senin o piyano gösterin yüzünden. Millet toparlanamadı. Bende kendimi buraya attım ve ta-taa! Yine siz.'' Sonra bana döndü ve gözlerini açarak başını salladı.

''O kadar insan hala toparlanamamışsa kollarında olan Park Jimin ne yapsın? İnsan biraz düşünceli olur Jungkook. Biraz daha iyi misin Jimin? En son gözyaşların arasında boğuluyordun. Bu çocuk koşmasaydı eminim boğulurdun da. Hayatını kurtardı.''

Koluna vurup ''Hyung!'' diye söylendim. ''Lütfen sen bir daha konuşma ve evet o benim kurtarıcım.'' Jungkook'a dönüp onunda koluna vurdum. ''Aynı zamanda katilim.''

''Nasıl konuşuyor benimle görüyorsun değil mi?'' Jungkook'a dönerek konuşmuştu ve o da gözlerini kısarak başını sallıyordu. İki kişiydiler ve köşeye sıkışmıştım. Jungkook'a bunu ödetecektim.

''Düşün önüme, son kez görünüp ayrılalım burdan çünkü çok yoruldum. Halim kalmadı.'' Namjoon yürüdüğünde bizde çakıldığımız yerden sonunda hareket edebilmiştik. O kadar uzun süre ayakta öyle kalmıştık ki, bacaklarım uyuşmuştu. Jungkook elimi hiç bırakmamıştı. Salona girerken daha çok kenetlenmiştik, herkesin gözünün üzerimizde olması beni çok utandırsa da ben sadece onun yüzüne bakıyordum. Tuhaftı dalgasına kapıldığım bu duygular, yüzüne bakınca sakinleşiyordum diğer yandan da daha çok dağılıyordum.

Paper Hearts / Jik∞kHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin