Eğer çığlık atabilseydim her şey bitecekmiş gibi hissediyordum. Ama ben sanki sesimi kaybetmiş gibiydim. O çığlığı atmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım çırpınışlarım boşunaydı. Bir yanım eğer atarsan bitecek bu kabus diyordu, diğer yanım beni kabusun içine daha çok çekmeye çalışıyordu. Boğazımdan yukarı bir türlü yükselemeyen o çığlık dudaklarımdan dökülürse uyanacaktım ve bir daha uyumayacaktım. Her yanım kasılmaktan acıyordu. Kendimi bırakamıyordum, beni bu hale getiren şeyden kurtulamıyordum. Ellerimde bir şey vardı ve tüm gücümü oraya verip o şeyi sıkıyordum. Öyle bir acıydı ki vücudumu kaplayan, akan yaşların sıcaklığını hissediyordum yüzümde. Uyanmam gerektiğinin farkındaydım ve uyanamamak beni bitiriyordu. O an havada asılıymışım da çok yüksek bir yerden düşüyormuşum gibi hissettim. Sonra Jungkook'un sesini duydum. Sanki doğduğumda kulağıma o fısıldamış gibi. Tanıdık sesi yaklaştıkça ben ona tutunmak istiyordum.
Gözlerimi, ciğerlerime sonunda ulaştırabildiğim yakıcı nefesle birlikte birden açtım. Elimde sıktığım şeyin Jungkook'un eli olduğunu gördüm. O kadar çok sıkmıştım ki beyazlamıştı parmaklarımın tutunduğu yerler. Düştüğüm zaman beni tutan şeyin o olduğunu farkettim. Yatakta oturur haldeyken elimi hala tutuyor ve kızarmış gözleriyle korku dolu halde saçlarımı geriye itip duruyordu. Kaç kere 'geçti' dediğini sayamamıştım. Deli gibi atan kalbim ve hızından artık yorulduğum nefesimi düzenlemeye çalışarak ona baktım. Bu normalde olsa ikisinin de düzene girmesi imkansız olurdu. Şimdiyse rahatlamış hissediyordum. Gözlerimi bir daha kapatmaya korkuyordum ama ona kollarımı sarınca kendiliğinden kapanmıştı. Sarsılan sırtını hissettiğimde yüzümü omzundan kaldırıp konuşmaya çalıştım: ''Neden ağlıyorsun?'' Sesimi ben bile zor duymuştum.
Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini yumdu. Kirpiklerinde biriken yaşlar yanaklarına düşmeden özgür kaldılar.
''Gece boyunca kabus gördün. Acı çektin ve uykunda ağladın Jimin. Saat şu an dört ve sen saatlerdir o haldeydin. Uyanmayacaksın sandım... Seni kaybedeceğim sandım. Sesimi duymuyordun.''
Duydum. Sesine tutundum.
Söylemek istediklerimi dökemiyordum. Dilim tutulmuş gibiydi. Saatler sürdüğünün farkına değildim, biteceğine ihtimal bile vermediğimden bunu fark etmemiştim.
Elini havaya kaldırdı, kırmızılıklara bakarak ağlamaya devam etti. ''Ne gördün? Bu kadar çok acı çekecek ne gördün?'' diye sordu. O kadar çok korkmuştu ki yüzünün rengi gitmişti. Jungkook sıcacıktı, sadece çok korktuğunda buz gibi olurdu ve şu an elleri tam anlamıyla buz kütlesiydi. Onları avuçlarım arasına almaya çalışarak ne söyleyeceğimi bilmez bir halde yüzüne baktım. Gözlerinin altı morarmıştı, uyumadığı her halinden belliydi. Ve çok güzeldi. Öyle güzeldi ki bir an tekrar benliğimi kaybettim sanmıştım. Konuşmak istiyordum, onu sakinleştirmek için bir kaç kelime seçmek ve onu rahatlamak istiyordum fakat hala aynı haldeydim. Kilitlenmiş gibiydim. Canım yanıyordu, bir şeyin saplandığını hissediyordum göğsümde bir yerlere.. Onu böyle görmek canımı yakmıştı. Alnımı alnına yasladı. ''Tamam. Konuşmaya çalışma, geçti. Sadece geçti.'' dedi. Ellerini hafifçe sıkabildim. Başımı sallayarak bir tepki vermeye çalıştım. Gözleri hala kızarıktı ve korku dolu bakıyordu. Komidine uzanarak bardağı eline aldı ve suyu içmem için çenemi tuttu. Ağzımdaki acı tat sonunda gitmişti. Bardağı yerine koyup yüzüme döndü, parmaklarını yaşların olduğu yerlerde dolaştırıp sildikten sonra beni göğsüne çekti. Dokunduğu yerlere bir daha yaş değmeyecekmiş gibi hissettim. Sonra kollarını ayırmayarak beni yatağa tekrar yatırdı. Tüm vücudunu bana yapıştıracak bir halde yanıma uzandı. Kendimi ona daha çok yasladım. Başımı göğsünde dolaştırıp durdum. Dünya'ya bir göktaşı çarpsaydı ya da nükleer bir facia olsaydı sığınağım tam da burası olurdu. Bu adamın göğsü. Ancak tüm diğer insanların ölmesi dahi umrumda olmayarak bu sıcacık göğsü kimseyle paylaşmazdım da. O benimdi. Benim sığınağım, benim kurtarıcım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts / Jik∞k
FanfictionÇünkü göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Çünkü her kafamı kaldırdığımda gökyüzünün onun ten rengine büründüğünü görüyorum, gözlerimi kapatıp sadece onu düşünmek istiyorum. Boyn...