Dünyanın Son Uykusu Kadar Güzeldin

3.2K 249 249
                                    


"Burası bir müzeye benziyor. Kimsenin ziyaret etmediği bir müzeye."
Kafasını sallamasıyla yavaşlayıp şüpheci bir ses tonuyla devam ettim. "Gerçekten oturup araştırdın mı?"

"Gerçekten araştırdım." Dudak bükerek yere baktı.

Merdivenleri çıkmaya devam etmek için adım attığım sırada peşime düştü. "Bende hemen inandım. Geceleri çıktığın yer burası, biliyorum."

"Bildiğini biliyordum." Ensemdeki saçımı okşayarak konuşuyordu, bu gözlerimi kapatma isteği veriyordu fakat yaparsam muhtemelen o beni tutmadan kırılan burnumla birlikte yer ile birleşmiş olurdum.

Çıktığımız beton ve oldukça eski, dışarısı aydınlık olmasına rağmen karanlık olan bu yarı yıkık binanın merdivenlerinde nefes nefese kalmış bir şekilde konuşuyordum. Jungkook'un da benden bir farkı yoktu ve sonunda beklediği kapıya geldiğimizde durup soluklandık. Kapı bir duvar kadar geniş ve büyüktü. Tokmak gibi görünen eski demiri tutarak açtığında heyecanla izliyordum. İçeriye adım atıp ardımdan girdiğinde kapıyı kapattı ve hayretle baktığım manzaradan gözlerimi alamayarak konuşmaya çalıştım. Kafamı çevirdiğimde ilk gördüğüm şey yalnızca gökyüzünün turuncuya bulanan rengi ve silik bir şekilde dağılmış olan bulutların güzelliğiydi. Öyle çok yüksekteydik ki başka hiç bir şey göremiyordum.

Jungkook'u parmaklarıyla kamera tutuyormuş ve beni kare içerisine alıyormuş gibi yaparken gördüğümde gülerek beklediği pozları verdim. Gerçekten çekiyormuş gibi bakıyordu ve bende ona uyuyordum. Bunu yapmayı kestiğimizde kollarımı iki yana açıp havada süzülüyormuş gibi bulunduğumuz yerde oradan oraya koşarak gülmeye başladım. Onu da aynı şeyleri yaparken gördüm. Yarım daire şeklindeki küçük tepelerden birinin en yuvarlak kısmına geçtiğimde kollarım hala kanat gibi açık duruyordu. Kafamı arkaya atıp gördüğüm manzaradan sonra gözlerimi kapattım.
Tüm şehir ve güzellikleri ayaklarımız altındaydı.

"Haklıymışsın. Burası inanılmaz!"

Arkamı döndüğümde batan güneşin bıraktığı sarı izler gözlerinin rengini değiştirmişti. Gülümsemesine güneşin batışı bile gölge düşüremiyordu. "Çok seveceğini de biliyordum."
Onu izlemeye devam ederek kafamı salladım.

"Bana bakma manzaraya bak." dediğinde kafamı yana çevirerek güldüm ve sonra ellerini kavradım. "Sende şu an ne diyeceğimi çok iyi biliyorsun."

Yüzü tekrar ayak uçlarına düşerken, ifadesi soldu. Gözlerime bakmayarak kirpiklerinin birleşmesine izin verdi. "Beni bu kadar sevme. Korkuyorum."

Duyduğum cümleyle şaşırarak ona baktım. "Neden?"

"Eğer bir gün benden başkasını seversen.. Ölürüm ben." Bakışlarını kaçırmaya devam ettiğinde elimi çeneme götürerek gözlerimi manzaraya çevirdim. Alttan alttan gülüyor olmam onu sinirlendirmişti.

"Neden gülüyorsun?" Ellerini yanlara doğru açarak sordu. "Komik bir şey mi söyledim?"

Çenemde götürüp getirdiğim elimi enseme götürüp sağa sola kıpırdandım. "Yani..." Gözlerimi uzaklara çevirdim. "Aslında haklısın. İnsan büyük konuşmamalı."

"Hı..." Çıkardığı belli belirsiz sesten sonra çıktığımız yerden inmek için hızla döndüğünde ellerini tutarak onu durdurdum. "Nereye, nereye?!"

Sesini çıkarmayınca kaçırdığı bakışlarından birini yakalayarak ona doğru bir adım attım. "Kızdın mı sen?"

Gözlerini bana çevirmemekle yemin etmiş bu hali bana yurt dışından yeni döndüğüm zamanları hatırlatmıştı. Kafasını manzaraya çevirirken söylendi. "Evet kızdım." Çelik iradesine bürünürken derin bir nefes verdim. "Kızmana sevindim." Sesim eğlencesini gizleyemiyordu.

Paper Hearts / Jik∞kHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin