"Hiç uyumadığım halde uykumun olmaması sence de çok garip değil mi?"Parmakları alnımda, kaşlarımda ve göz kapaklarımda dolaşırken kısık denilebilecek bir sesle konuşuyordu. Dirseğinden destek alarak bir elini kulağına yaslamıştı. Gözlerim kapanıyordu, tatlı uykunun yavaş yavaş üzerime çöktüğünü hissediyordum.
Gülümsedim. "Garip değil çünkü uyudun."
"Belki biraz gözlerimi dinlendirmiş olabilirim ama yanımdan kalktığını farkettiğimde olan uykumda kaçtı."
"Yanımda değilsen hiç uyuyamıyorum." Sesini taklit etmeye çalışarak ona cevap verdim.
"Jimin Jimin Jimin." Keyifli gülüşleri arasından sürekli bana seslendi, yanı başında değilmişim gibi.
"Jungkook Jungkook Jungkook." diyerek onun uzandığı gibi dirseğimi kırdım, elimi başıma yaslayarak ona baktım. Sesli güldü, bu melodi beni her an sakinleştirip huzurla yoğuracak kadar mükemmeldi.
"Sana ait olmak neden bu kadar güzel bir duygu?" dediğinde sadece baktık birbirimize, birlikte yaptığımız sıcak banyonun hoşluğu vardı üzerimizde. Nemli saçlarına dokundum, karıştırıp gözlerinin önüne doğru bıraktığımda küçük kahkahalar atıyordu.
"Adını seviyorum. Duyduğumda, söylediğimde kalbim böyle çarpıyor." Elimi yakalayıp kalbinin üzerine koydu. Hızlıydı kalp atışları, göğüs kafesimi delecek güçte benim kalbimi de yerinden fırlatacak kadar hızlıydı. " Üstelik sürekli böyle çarpmasından şikayetçi değilim, ölecek olsam bile değilim Jimin."
Başımı elimin yanında boşta kalan göğsüne koydum. "Benimde Jungkook. Her atışta ismin yankılanıyor. Her atışta sen ol istiyorum." Ona bakarken düşündüğüm cümleler, kafamın içinde dönüp duran harfler onun dudaklarından yuvarlanıp her hücreme çarpıyordu ve ben düşündüğüm o cümleleri gözlerine bakarak söyleyebilmenin huzuru içerisindeydim.
"Bir gün duracaksa bile, bu senin için olsun."
Başımı kaldırdım, anlam veremediğim bir şey vardı gözlerinde. "Böyle konuşma."
Gülümsedi. Yanındayken dünyanın en dertsiz tasasız insanıymışım gibi hissediyordum. Daha önce hiç acı çekmemiş, ağlamamış ve ondan önce bir hayatım yokmuş gibi. Her şey ondan sonra olmuştu, Jungkook benim nefesimdi ve ben onu ciğerlerimde hissetmesem adını sayıklayarak gözlerimi yumacağımı çok iyi biliyordum.
"Bir gün duracaksa beraber olur. Beraber kalpsiz kalırız değil mi? Biliyorum."
"Biliyorsun, biliyorsun. Peki..." Elini karnıma götürüp büyük bir ciddiyetle yüzüne baktım. "Peki açlıktan midemin seslerini de duyabiliyor musun Jeon Jungkook?"
Kafasını yastığın diğer tarafına atıp kahkaha atarken uzandığım yanından kalktım. "Kahve istiyorum." Söylendiğimde üzerime aldığım hırkadan sonda sırtıma yumuşak bir şey çarptı. "Sesler bombardıman gibi ve sen sadece kahve mi istiyorsun?"
Gözlerimi bana attığı yastığa diktikten sonra hızla yerden alıp tekrar tam suratına gönderdim."Evet benim yemeğim kahve."
"Muzlu sütlerle büyüdük ama yemeğin kahve öyle mi. Sen bizi artık sevmiyorsun Jimin."
Kapıya doğru ilerlerken farketmemesine dikkat ederek güldüm. "Evet." dedim ses tonumu da normal tutmaya çalışarak. Kapıyı açıp hızla kapattıktan sonra gülüşümü sessiz bir şekilde bıraktım. Ayak seslerini duyduğumda merdivenlere ilerledim.
"Evet mi? Evet mi Park Jimin?" Gittikçe yaklaştığında daha ilk basamakta ondan kaçmak imkansız bir hal almıştı. Kendimi tutmayı bırakarak sesli kahkahalar attım. Bu sırada belimi yakalamıştı, sebepsiz bir mutluluk vardı üzerimizde ve bunu ahşap evin boş odalarında koşturarak çıkarıyorduk. Sabaha kadar sevişmemizin en ufak bir yorgunluğu yoktu üzerimizde, duvarlara vuran inlemeler yerini sonu gelmeyecek gibi olan kahkahalara bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts / Jik∞k
Fiksi PenggemarÇünkü göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Çünkü her kafamı kaldırdığımda gökyüzünün onun ten rengine büründüğünü görüyorum, gözlerimi kapatıp sadece onu düşünmek istiyorum. Boyn...