Çok Üşüdün Mü?

5.4K 413 284
                                    



Telefonu kapatıp bir süre camdan bahçemi inceledim. Aklım tabii ki baktığım yeşilliklerde değildi. Bir anda üzerime çöken korkunun gözlerimi daldırmasına izin verdim. Kapının önündeki siyah Range Rover'ın önünde dizilmiş adamlar camda beni fark edince eğildiler. Sinirlerim, korkularımın önüne geçmişti. Zihnimin bana oynadığı bir oyun olmasını diledim, o telefonu hiç açmamış olmayı, döndüğünü öğrenmemiş olmayı.. Kapının önündeki adamı görünce gözlerimi kısıp inceledim ve babamın yıllardır sağ kolu olan şeytanı gördüm. Arayan o olmalıydı. Gitmeyeceğimi bildiği için gönderdiği adamlara bakarak sessiz küfürler savurdum. Bir sonu olmasından korktuğum sabahların yıkıcısı olabilecek güçteki insan geri dönmüştü.

Ve ben onunla savaşacak kadar güçlü değildim.

Hayatımda kendimi güçlü hissettiğim bir an varsa o da Jungkook'un kollarında olduğum tüm anlardı. Onunlaysam kendimi güçlü hissediyordum. Savunmasız ve zayıf değil.. Güvende ve güçlü. Belime dolanan kollarını hissettiğimde derin bir nefes alarak gözlerimi camdan ayırdım. Onu görmemeleri gerekiyordu. Özellikle baş şeytanın Jungkook'u görmesi, babamın saniyesinde haberi olması demekti. Beni yurtdışına göndermeye çalıştığında onun üzerinden savurduğu tehditleri tekrar duymak istemiyordum. Bedenimi göğsüne çevirdiğimde yüzüne hiç bakamadan elini tutup içeriye doğru çekiştirdim. Çok mu belli etmiştim? Anlamasını istemiyordum, endişeli ve huzursuz olmasını istemiyordum. Boğazımı temizleyerek sordum: ''Kahvaltıyı hazırlayabildin mi?''

Mutfağa doğru onu sürüklemeye devam ettiğimde beni durdurdu.

''O mu dönmüş?'' diye sorduğunda benimde adımlarım durdu. Kalbimin böyle korkuyla çarpmasından nefret ediyordum. Elindeki ellerimi daha çok sıkılaştırarak yüzüne döndüm. İşte yine korktuğum başıma geliyordu. İfadesi endişe doluydu. Huzursuzluğu çatılan kaşlarından okunuyordu.

''Dönmüş ama sen huzursuz olma. Halledeceğim, şirkete gidip söylediklerini yapacağım. O toplantıya da katılacağım. Karşı gelirsem-''

Cümlemi kesen aniden beni kendine çekişi oldu. Kolları arasında kaldığımda sıkıca sarışı ve ''Beraber halledeceğiz.'' deyişi beni kendime getirmişti. Güç kanımda en yüksek dozuyla dolaşıyordu. Gülümsedim.

''Ben yanındayım. Bak, buradayım Jimin.''

''Buradasın. İyi ki yanımdasın. Sen varsan her şey mümkün.''

''Beraber halledeceğiz. Korkma tamam mı? Ben buradayım.''

Söylediklerini yineleyip duruyordu.

Sıcacık göğsüne daha çok sokulduğumda kolları sıkılaştı. Tekrar gülümseyerek yüzüne döndüm, saçlarımı karıştıran elleri durdu. Tekrar tekrar iyiki varsın dercesine çenesini öptüm. Bunu hissetmiş olacak ki, gülümsedi. Bu sefer gerçekten zaman dursun istiyordum.. Bundan gerisi veya ilerisi, hiç bir şey umrumda değildi. Zaman dursun ve hep böyle kalalım. Yıldızlara dokunduran aşk dolu bakışları, kokusu ve sıcak kolları dışında hiç bir şey istemiyordum. Onun dışında hiç bir şey...

Hazırladığı basit kahvaltı bile gözüme en harika kahvaltı masası olarak görünüyordu. Beni masaya oturtunca sana kahve yapacağım deyip bir şeyler karıştırmaya başlamıştı. Dışarıda bekleyenler hala sinirlerimi bozuyordu ama bu sabahı bozmayacaktım. Jungkook gülmeye başlayınca ona döndüm.

''Biz kime kahvaltı hazırlayacaktık?'' diye sordu. Seol Chan'ı kastettiğini anlayınca bende gülmeye başladım.

''Onu hep unutuyorsun. Minik kızımız-mış.'' diye cevap verince önüme hazırladığı kahveyi koyup yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.

Paper Hearts / Jik∞kHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin