FİNAL
Mutlu Son Olmasın
"Bıktım anlıyor musun? Bıktım!"
Bağırmaya devam etmesi sinirden yerimde duramayışımı arttırıyordu. Bu saatte yarınki yarışma finali için okula gelmek yetmiyormuş gibi Jungkook sesini bir türlü alçaltmıyordu. Arabanın kapısını kıracak güçte çarptıktan sonra peşimden yürüdü. Sessizdim fakat benimde sınırlarım vardı, patlamaya çok yakındım.
"Orada asistanınla eğlenirken olabilecekleri hiç düşünmedin, beni düşünmedin, nereye varacağı aklının ucundan bile geçmedi!"
"Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?!" Özellikle merdivenleri seçtiğimde öfkesine tamamen teslim olmuştu. Hızla basamakları çıkarken sanki koşuyormuşum gibi nefes alıyordum. Sinir hücrelerimi ele geçirmişti ve ellerim çoktan titremeye başlamıştı.
"Tüm bu olanlara katlanmak zorunda değilim bunu anlamıyorsun."
Basamakları çıkmayı durdurup arkamı döndüm ve tek bir nefeste bağırdım.
"Evet Jeon Jungkook! Değilsin, bir hayatın var ve ne istiyorsan yapabilirsin. Bana katlanmak zorunda değilsin sonuna kadar haklısın."Bastıramıyordum, köpüren duygularımın öfkeyle harmanlanmasına dayanamıyordum. Sesimin boş ve karanlık koridorlarda yankılanması umurunda olmadı, sinirini bir şekilde yansıtmaya devam ediyordu. Benim aynı şekilde sert çıkışım onu neden şaşırtıyordu bunu da asla anlayamıyordum. Birikmişliklerim dökülürken, dizlerimin bağının çözüldüğü sinyalini alıyordum.
"Bir hayat kurabilirsin. Seni zincirleyen benim. Birini bulup dertsiz tasasız gülerek, mutluluktan çıldırarak yaşayabilirsin. İşte bunu diyorum, benim seni özlemeye bile hakkım yok. Seni bu kavgaya esaret eden de benim, aileni kaybedeceğin kadar tehlikeli bir hayata sürükleyen de. Bana kaç defa dayak yediğini söyle? Kaç defa! Benim yüzümden hayatını daha fazla mahvetme Jungkook. Haklısın, katlanmak zorunda değilsin."
"Yeter." demekle yetinmişti, sıktığı çenesi gerilirken gözleri uçsuz bir boşluktaydı. Uzun zamandır onu böyle görmemiştim ve bu çok ayrı sarsmıştı beynimi. İkimizinde kafasında depremler oluyordu, birbirimize tutunmamız gerekirken biriken kızgınlıkları bu şekilde yansıtmayı seçmiştik. Yine de elleri hala bana kenetliydi, nabzının hemen üstündeki dövmenin yaydığı şefkati ne kadar sinirli olsa da hissediyordum. Her atışta ismini sayıklamam gerekiyormuş gibi... Bu öyle bir şeydi ki nefesimi kesiyordu sevgisi.
Ona gidip dinlenmemiz gerektiğini söylememle başlamıştı her şey. Bir anda ateş çıkarmıştı gözlerinden. Hak veriyordum, bu gece yaşattığım şeyler normal durumlar değildi, sonuna kadar haklıydı fakat apar topar yarınki final için okula gelmeye karar verip yol boyunca birbirimize bağırıp durmamıza anlam veremiyordum. Her zaman dans ettiğimiz karanlık odaya adım attığımda ellerim duvarda ışığı yakmak için aranırken Jungkook duvara çarptığı eliyle gürültü çıkararak benden önce davrandı. Tüm ışıkları yakamamıştı ve şimdi oda loştu. Ayaklarını çarparak ortaya doğru yürürken nefeslerimi dizginlemeye çalışıyorum fakat bu imkânsız gibi görünüyordu.
Jungkook gevşetmeye çalıştığı yakasından sarkan kravatı odadaki aynaya doğru fırlatırken bağırmaya devam ediyordu. "Şirketin senin için bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum Bay Park! O lanet hisselerin önemi bunu yapacağın kadar büyük müydü? O lanet hisseler hayatımı mahvediyor. Bir kaç kâğıt parçası yüzünden babamı kaybettiğim yetmiyormuş gibi.. Sırada sen mi varsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts / Jik∞k
FanfictionÇünkü göğsünde, boynunun hemen altında onun benim için bütün kapıları açmasını istememe neden olan bir yer var. Çünkü her kafamı kaldırdığımda gökyüzünün onun ten rengine büründüğünü görüyorum, gözlerimi kapatıp sadece onu düşünmek istiyorum. Boyn...