Medya: Dilzar
Altta ki resimde Lerzan Ağa
Mardin'e güneş doğalı saatler olmuştu. Dilzar son nefesini Lerzan ona sahip olduğunda vermiş, güneşini sonsuza dek batırmıştı. Tüm gemileri limandan bir bir kaçmış, liman ölüm sessizliğine bürünmüştü. Bedeni gibi ruhunun da kımıldayacak mecali kalmamıştı. Gerçek bir ölü olmayı ne çok isterdi. Yaşarken ölü olmaya dayanabileceğini hiç sanmıyordu. Daha günün ilk ışıklarında pes etmiş ölmek için dualar etmişti. Artık sevdiği adama kavuşamayacaktı. Gözlerine dahi bakmaya yüzü kalmamıştı. Gözlerinde sessizce yaşlar akarken yastığını ıslatıyordu. Sevmediğin bir adamın koynuna bir başkasını severken girmek dünyadaki cehennemin ta kendisiydi. Her gece o ateşle kavrulmaktı.
Yanında çıplak yatan adam derin bir uykudayken kendisi gözünü dahi kırpmamış tüm gece kaybettiklerine ağlayıp durmuştu. O iğrenç adamın kolunu belinde hissedince midesi bulandı. Dün gece ne gözyaşlarına aldırmıştı ne de yalvarışlarına kulak asmıştı. İstemediği bir adamın koynuna girmiş, cehennemin içine düşmüştü. Belindeki kolu fazla temas yapmamaya dikkat ederek üzerinden attı. Örtüyü göğsüne kadar çekip doğruldu. Camdan sızak ışık odayı aydınlatıyordu. Gözlerini güneşe çevirdi. Keşke içimdeki güneşte senin gibi her şeye inat durabilse gökyüzümde diye içinden güneşle konuştu. Dilzar yatakta bir kıpırdanma hissedince Lerzan ağanın uyandığını anladı. Kafasını yerdeki dokuma halısına çevirdi. Sessizce bekledi.
Genç adam gözlerini açtığında sevdiği kızın çıplak sırtını gördü. Geceleyin bir kaç uyanmış kızın ağladığını duymuştu. Ona sarılıp teselli etmek istedi fakat bu isteğiyle kızı kendinden daha da uzaklaştıracağını bildiğinden izlemekle yetinmişti. Elbet bir gün yaralarını sarmama izin vereceksin dedi içinden. Yataktan doğrulup yerdeki pantolonunu aldı, giyindi. Ayağa kalkarken kıza döndü. Ah! Sevdiğini böyle gördükçe yüreğini neşterle deşiyorlardı sanki. Hiç bir şey yapmadan sadece böyle izlediği için kendine lanetler yağdırdı. Sevdiği kıza bir ömür boyu sahip olacağım diye kendi elleriyle öldürmüştü kızı. Dilzar'ı hiç düşünmemiş, bencilce hareket etmişti. Ailesi çaresizce vermişti kızlarını ona. Ne de olsa koskoca ağa istiyordu kızlarını. Karşı durmak ne hadlerine! Genzini seslice temizleyip:
"Ben duşa gireceğim. Birazdan çarşaf için gelirler. Ondan sonra sen girersin duşa." deyip Dilzar'ın bir şey demesini bekledi. Bir baş sallaması dahi yeterliydi fakat onu bile esirgemişti kız. Başını öne eğip odada ki banyoya girdi. Kapıyı ardından kapayınca çıplak sırtını kapıya yasladı. Kafasını geriye atıp gözlerini sıkıca yumdu. Derin bir nefes alıp uzunca dışarı bıraktı. Sırtı yere değmeyen koskoca ağa, sevdası karşısında çaresiz kalmıştı. Dilzar adlı bir kayaya toslamış ilerleyemiyordu.
Dilzar, örtüyle kendini iyice sarmalayıp ayağa kalktı. Gözleri yataktaki çarşafa takıldı. Bu yatak onun ölüm fermanıydı. Üzerindeki leke ise mührüydü. Birazdan bu mühürlenmiş fermanı yaymak için odaya geleceklerdi. Tüm Mardin duyacaktı Dilzar'ın ölümünü ama kimse bilmeyecekti öldüğünü. Sevdiğinden başka...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...