"Sen Bana Tecavüz Ettin!"

17K 466 16
                                    

Ve ben geldimmm :) 

Nasılsınız?? 

Görüyorum ki okuyucu kitlem yine artmış ama hala yorumlar yeterli değil. Yorum atın yhaa :(( Kitabımın nasıl gittiğini bilmek istiyorum. Yanlışlarımı doğrularımı bilmek istiyorum. Her neyse umarım yorumlarınızı atarsınız. Ben sizi alıkoymayayım. İyi okumalar...

Aşk neydi ki; insanlar bu duyguyu bu kadar yüceltmişti? Bedenlerin garip hareketler sergilemesi miydi? Lerzan ağa, aşkın ne olduğunu bilmiyordu ama sevdayı çok iyi biliyordu. Sevdanın kızgın kazanında kavrulmayı... Sevdanın acıya dair her zerresini tatmıştı, genç adam fakat bir türlü tatlı yanını görememişti. En çok istediği şey ona haram kılınmış gibiydi. Karısı ona mutluluğu haram kılmıştı! Çünkü düğün gecesi sevdanın vücut bulmuş haline tecavüz etmişti. Zorla ona sahip olmaya çalışmıştı. Olmuştu da! Sevdanın bedenine sahip olmuştu fakat ruhunu dünyanın öbür ucuna, kendinden uzak bir köşeye fırlatmıştı. O, sevdanın altında ezilirken yüreğinde aşka dair hiçbir duygu barındırmıyordu. Çünkü aşk bedendi, sevda ruhtu. Lerzan ağa, aşka zaten sahipti. O, sevdayı, sevdasını istiyordu. Ona haram kılınan şeye sahip olmayı cehennem ateşini teğet geçerek istiyordu. Karısı gülken, genç adam ona şarkı söyleyen bülbül olmak istiyordu. Kerem, Ferhat, Mem ağızlarda dolanan bir sevda hikayesi olurken Lerzan ağa, sadece Dilzar'ın yüreğinde dillenmek istiyordu.

Dilzar, genç adamın sevdasından kaçma planlarını oluştururken yüreğinde toprak altına çekilen aşkını göremiyordu. Genç kız, Lerzan'dan kaçmaya çalıştıkça yüreğinde gizlediği aşkı ondan sonsuza dek gizlenmeye yüz tutuyordu. Dilzar, yüreğinde değişen şeylerin çıkardığı sesleri duyamıyordu. O, sadece dilinde dolanan öfkesinin, nefretinin, aşkının peşindeydi. Yüreği unutmuş, gözünün gördüğü, dilinin döndüğündeydi. Oysa ondan habersiz yüreğinde yer gök yer değiştiriyordu.

Lerzan ağa, elini tırabzanlara dayayıp kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı. Havaya geceye rağmen sıcak sıcak eserken gözlerini yumup uzun bir nefes içine çekti. Ruhu da bedeni gibi yorgundu genç adamın. Mecali yoktu ciğerine batan dikenlerin verdiği acıya dayanmaya. Mecali yoktu sevdasının nefret dolu gözlerinde yansımasını görmeye. Mecali yoktu genç adamın, karanlıkta hareket etmeye.

Konağın açılan kapı sesiyle gözlerini açıp, avluya baktı. Kapıda görevlendirdiği Yusuf iri bedeniyle avluya girerken kafasını kaldırmasıyla genç adamı fark etti. Elinde duran orta boylu paketi öne doğru uzatarak:

Ağam, bu sana gelmiş." Dedi. Lerzan ağa, tek kaşını merakla kaldırırken bir elini cebine koydu.

"Nedir o, Yusuf?"

"Bilmiyorum, ağam. Genç bir çocuk getirdi. Direk sana vermemizi istedi." Lerzan, işaret parmağını kırıp öne arkaya doğru ileri hareket ettirerek:

"Getir buraya." Dedi. Yusuf, koşar adımlarla merdivenleri çıkarak ağanın yanına vardı. Elindeki paketi Lerzan'ın avuçlarına bırakırken ağanın el işaretiyle geldiği gibi hızlı adımlarla geri çekildi. Lerzan, elindeki paketle gidip boş divana kuruldu. Paketin bantlanmış olan yerlerini tutup yavaşça, içinde büyük bir merakla açtı. Krem rengi kâğıdı kapladığı şeyin üzerinden ayırırken siyah bir kutu ile karşı karşıya geldi. Kenara bıraktığı kâğıdı alıp elinde evirip çevirdi. Üzerinde herhangi bir yazı, not falan göremeyince kutuyu alıp, kucağına koydu. Kutunun kapağını yavaşça açarken gözleriyle etrafını taradı. Kimseyi göremeyince açtığı kutuya döndü. İçinde küçük bir not kâğıdı görünce eline aldı. Gözleriyle içinden okumaya başlarken içinde adım adım yükselen bir nefret gün yüzüne çıkmıştı.

"İki seveni birbirinden ayırdıktan sonra o yuvada mutlu olmayı bekleme, Lerzan ağa. Sevdiğime tecavüz etmenin hesabını vereceksin!" Genç adam, öfkeyle kâğıdı avucu arasında buruşturup öne fırlattı. Ağzında kendisinin bir duymadığı küfürleri mırıldanırken elini saçlarına geçirdi.

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin