Şarkıyı dinlemenizi öneririm :) İyi okumalar
Güneş genç adamın yüzüne vuruyor onu uykusundan men ediyordu. Sırtını güneşe dönüp kolunu karısının üzerine attı. Fakat karısına dair hiç bir şey hissetmeyince gözlerini hafifçe araladı. Yatakta kendisinden başka kimse yoktu. Gözlerini eliyle ovalayıp yataktan doğruldu. Çıplak ayaklarını soğuk zemine atarken içi titredi. Gözleriyle etrafa bakıp karısını aradı. Oda da tek başına olduğunda bir an içini korku kapladı. Tekrar kaçmış olabilir miydi? Telaşla ayağa kalkıp banyonun kapısını açtı. Orada da yoktu. Tam odadan dışarı çıkacakken kapının tıklanma sesini duydu. Hemen ardından:
"Oğul, uyandın mı?" diye soran annesinin sesi. Dilzar'ın kaçmış olma düşüncesini kafasından def edip gardırobuna doğru yürüdü.
"Uyandım, ana. Gel." dedi. Kapı açılırken o da gardırobu açmış eline sadece, v yaka b,r tişörtü aldı. Üzerine geçirirken annesi:
"Günaydın, oğul. İşe gidecek misin bugün?" diye sordu. Lerzan eline siyah ceketini de alıp gardırobu kapadı. Annesine dönüp:
"Günaydın, ana. Geç gideceğim bugün. Dilzar nerede?"
"Mutfakta. Gelip insan gibi yanımızda oturmayı bilmiyor ama gidip çalışanlarla dedikodu yapmayı iyi biliyor karın, oğul. Düğünden beli gelip iki kelam etmedi bizlerle. Saygısız kızın teki. Ben bunu nasıl gelinim diye koluma takayım?" diye şikayetlerini bir bir sıraladı Zozan kadın.
Lerzan annesinin karısını sevmesini beklemiyordu. En başta kadın zaten karşıydı bu işe. Şimdi gelip hemen Dilzar'ı bağrına basmasını beklemek saçmalık olurdu. Ceketini üzerine geçirip:
"Tamam, ana. Ben onunla konuşurum. Sende onu anlayışla karşıla. Daha bilmiyor neyin ne olduğunu. Sizden çekiniyordur belki." dedi.
"Ben orasını bilmem, oğul. Ayıptır."
"Tamam, ana. Hadi sen çık ben giyineyim. Sıdıka'ya da söyle bana kahvaltı hazırlasın. Bu saate kadar siz kahvaltı yapmışsınızdır herhalde."
"Yaptık oğul, yaptık. Hadi giyin, gel."
Zozan kadın dışarı çıkarken Lerzan pijamasını çıkarıp siyah keten pantolonunu üzerine geçirdi.
Samet adımlarını kararlılıkla atıyordu. Zaten arkadaşına yalan söylediği için vicdan azabı çekiyordu. Şimdi gidip öylece evinde oturursa kendini yeyip bitirecekti. Bu böyle olmuyordu. Bir şeyler yapmalı arkadaşını kurtarmalıydı. Kapı önünde duran iki genç askerin yanından geçip merdivenleri tırmandı. Lerzan öğrenip hayatını tehlikeye atmadan bu işe bir el atmalıydı. Adımlarını hızlandırıp komutanın odasının önünde durdu. Tam elini kapı koluna atıp girecekken bir asker hızla yanına geldi.
"Ferman Komutana mı bakmıştınız?" diye sordu. Samet elini kapı kolundan çekip genç askere döndü.
"Evet. İçeride mi?" derken:
"Buradayım!" diyen sesle ikisi arkasına döndü. Ferman Komutan yanlarına doğru gelirken Samet sakinliğini korumaya çalışıyordu. Sakin kalıp adam akıllı konuşmalıydı. Ferman Komutan yanında dururken genç asker selam duruşunda durup Komutanın baş sallamasıyla yanlarından ayrıldı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken Samet:
"Az konuşabilir miyiz, Komutan bey?" diye sordu. Ferman eliyle kapıyı işaret ederken:
"Buyurun, içeri geçelim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...