Arkadaşlar ufak bir gecikme oldu. Üniversite sonuçları açıklandı. Kayıttı, kyk'ydı derken ancak yetişebildim. İyi okumalar.
Ha bu arada size bir süprizim var. Bazı okurlar bir tanıtım video daha istiyordu. Bir sonraki bölümde tanıtım videosu ile karşınızda olacağım. Öpüldünüz :) <3
Genç kadın olduğu yerde bir ileri bir geriye doğru yürüyüp duruyordu fakat yine de olmuyordu. Aklında birbirine giren düşünceleri ayıramıyor doğru olanı seçemiyordu. Kocası bir haftadır erken saatlerde o uyarken kalkıp gidiyor ve gece o uyurken geri dönüyordu. Doğru düzgün yüzünü göremediği gibi uyarken dahi eli yanlışlıkla ona dokunmuyordu. Her ne kadar düşünmek istemese de o mavi gözlü kızı unutamıyordu. Biliyordu ki kocası o kadını her gün görüyordu. Belki evinde belki de iş yerinde ve yahut belki de anlaşıp buluşuyorlardır. O kadını gördükten sonra kocası ona dokunmak dahi istemiyordur. O mavi gözlü kız belki de onun geçmişten kalan bir aşığıydı ne de olsa onca yıllık hayatında ilk kendisini sevmiş olacak hali yoktu. Kim bilir daha önce kimleri sevmiştir. Mutfaktan elinde iki tane portakal suyuyla çıkan Miraç'a kaydı gözleri. Gerçekten ne konuşmuşlarsa Miraç'ın o şen şakrak halinden eser kalmamıştı. Durmadan bir yerlere dalıyor kara kara düşünüyordu. Kadın ne oluyor ne bitiyor emin olamıyordu. Buraya neden geldiklerinden bile haberi yoktu. Kocası bir çanta gibi onu buralara kadar getirmiş bir köşeye fırlatmıştı. Dışarı çıkmak istiyordu kadın. Bir haftadır aynı duvarları, aynı şeyleri görmekten oldukça sıkılmıştı. Ona uzatılan portakal suyunu alıp kendini kanepeye attı, bardağı orta masaya bıraktı. Miraç'ın portakal suyunu ağırca yudumlayışını izledi. Onu pek tanımamasına rağmen ilk gördüğü an ki Miraç'ı özlüyordu. Kocası gibi olan Miraç'ı değil. Tekrar derin düşüncelere dalan genç adama:
"Dışarı çıkalım." Dedi ve bekledi. Belki de kocası gibi keskin bir dille hayır deyişini duymayı bekledi. Kafasını sallayan adam:
"Tamam." Deyince sonunda dışarıyı görebilmenin verdiği mutlulukla gülümsedi. "Bir arkadaşım gelecekti. O da gelsin çıkarız." Derken kapı zili çalmıştı. Adam elindeki bardağı masaya bırakıp ayağa kalktı.
"Hah, geldi sanırım." Hızlı adımlarla kapıya yürürken genç kız salonda tek başına kalmıştı. Masada duran meyve suyundan bir yudum alıp tekrar bıraktı. Salonda yankılanan topuklu ayakkabının tıkırtı sesleriyle dönüp gelene baktı. Ve bir bayan olmasına rağmen karşısındaki kadına hayranlıkla baktı. Bir erkek olsaydı kesinlikle böyle bir kadın ile beraber olurdu. Üzerine giydiği pudra pembesi elbise sarı saçlarıyla müthiş bir uyum içerisindeyken elbise ince bedenini sarıp sarmalıyor hemen dizinin bir karış yukarısında bitiyordu. Kalın askılarını omzuna dalgalı bir halde bıraktığı saçları örtüyordu. Yaptığı makyajla tüm mankenlere adeta savaş açıyordu. Sürdüğü pembe rujun arasından dişlerini göstererek ona gülümserken Dilzar ayağa kalktı.
"Sen Lerzan'ın eşi olmalısın sanırım. Ay Miraç, tam da dediğin gibi hiçbir makyaj yapmamasına ya da elbise giymemesine rağmen çok güzel. Kıskandım şimdi." Güzel kadının yaptığı iltifatla Dilzar'ın yanakları al al oldu.
"Aman Hülya, Lerzan bu dediklerini duymasın." Dedi Miraç. Adının Hülya olduğunu öğrendiği kadın salınarak yürüyüp tekli kanepeye oturdu.
"O nedenmiş?" Miraç hemen Dilzar'ın yanında yerini alırken Dilzar'da kalktığı yere tekrar oturdu.
"Neden olacak? Adam tam bir psikopat! Kızın gülmesine dahi izin vermiyor. Hapiste olsa kendini daha özgür hisseder." Dilzar'ın yüzü asılırken salonu büyük bir kahkaha alıp götürdü. Hülya, kahkahasına engel olmaya çalışarak:
"Ay, inanmıyorum. Lerzan mı bunları yapıyor? Desene gerçekten abayı yakmış. E, nerede bizim kör kütük aşık adam?" diyerek etrafına baktı Hülya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...