Bölüm kısa süre de gelecek dedim fakat bir türlü yazamadım. Yazmaya çalıştım ancak bu kadar oldu.
Instagramdan takip eden okurlarım yazabilmek için neler çektiğimi biliyorlar. (Instagram: @medinda33)
Hepinizden özür dilerek iyi okumalar diyorum
*****
Sekiz ay sonra Diyarbakır...
Merhaba güzel adam. Merhaba...
Bensiz bir günü daha devirdin işte. Sensiz bir günü daha devirdim işte! Sana nasılsın diye sormaktan korkuyorum. 'İyiyim' demenden... Bana hep 'ben seninleyken iyiyim, hiç olmadığı kadar mutluyum' derdin. Bunları söyledikten sonra kuru bir 'iyiyim'e sığdırışın yakar canımı, güzel adam. Biz beraber iyiyiz...
İyi değiliz be güzel adam. İyi değiliz...
Gözlerin gözlerime değmeden, ellerin saçlarımı okşamadan iyi değiliz. Benim senden başka kimsem yoktu. Seninde benden. Gölgemden bile daha iyi tanırken beni, bir yabancı gibi hissettirdi gidişin şu cihana beni. Ben virgülleri ard arda sıralarken sen bir nokta olup yok oldun. Ben boş sayfaları doldururken sen olanı yarım bıraktın. Giderken ardında sana ait bir kaç parça anı bıraktın, güzel adam. Elimi ilk tutuşunu, yanağıma ıslak buseler bırakışını, beni ilk ağlatışını, acı çekerek ve çektirerek dokunuşlarını... Aslında her şeyini bende bırakmışsın, bende! Sana dair her şeyi küçük beyne sığdırmışsın. İsterdim ki boş kalan yerleri de doldursaydık. Havasız kalsaydı beynim. Seninle dolup taşsaydım...
Seni çok özledim, yüreği benle dolu adam...
Sıcak tenine dokunan ellerim ardından çok üşüdü. Her şeyi denedim fakat senin sıcaklığının ısıttığı gibi hiç bir şey ısıtmadı ellerimi. Ama merak etme! Kendime iyi bakıyorum. Sen sormuyorsun ama ben söyleyeyim evet, soba yakmasını da öğrendim, güzel adam. Defalarca gösterdiğin halde bir türlü yakmasını beceremediğim o sobayı tek başıma yaktım. Ama ne garip! Sen yakarken tüm oda ısınırdı. Biz ısınırdık... Ben yakınca nedense sadece oda ısınıyor. Ben bir türlü ısınamıyorum! Korkma, hasta olmam. Seninle buluşacağım güne kadar kendime iyi bakacağım. Eminim ki sende bunu isterdin. İyi olmamı...
Neyse, seni daha fazla yormayayım. Zaten hep tek taraflı oluyor mektuplarım. Senden tek bir satır bile alamıyorum. Yazmak istiyorsundur, biliyorum. Kesin bir şeyler engel oluyordur sana. Yine de beni çok özlediğini, beni çok sevdiğini hissediyorum. Bende seni çok seviyorum, güzel adam.
Ben de seni seviyorum, ağam...
Haşim aşiretinin sürgün Hanım Ağa'sı...
Gözyaşları içinde yazdığı kelimelerde boğuldu genç kadın. Mektuplarına cevap gelmeyeceğini bildigi halde tekrar ve tekrar yazmak yoruyordu biçare gönlünü. Aylardır aynı günde aynı saatte oturuyor masaya boş kağıtlara döküyordu içini fakat döktüğüyle kalıyordu. Her seferinde bu sefer cevap gelecek diyerekten bitiriyordu satırlarını. Ama yoktu! Sevdiği adamdan aylardır hiçbir iz yoktu. Gözyaşları her zamanın ki gibi kağıda damlayıp mürekkebi dağıtırken titreyen elleriyle kağıdı katlayıp zarfa koydu. Sekiz aydır kendini bu küçücük zarflara sığdırıp yaşayıp yaşamadığını dahi bilmediği adama yolluyordu. Nefes alıp vermek gün geçtikçe canını yakar hale gelirken yıkılan umutlarının elinden tutup kaldırmaya çalışıyordu. Lerzan'ın varlığı ona yasak kılınmıştı adeta. Elini uzatsa bilmediği bir sekilde kırılıyordu. Diyarbakır'da parmaklıklar ardına hapsedilmişti. Gidemiyordu! Sevdiği adamın yanına gidemiyordu. Yaşıyor muydu? Yaşıyorsa neden gelmiyordu? Peki, ya yaşamıyorsa? Işte o zaman bedenini de öldürüp yanına gömmeliydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...