"Umut..."

10.1K 371 14
                                    

                                    "Hayat bu, azizim.

                   Aldığın her nefesin bir de verişi var."

                                                                   Medine AFŞİN

                                                                   Medine AFŞİN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Samet, arabanın durmasıyla arkasına koyduğu silahını çıkarıp aşağı indi. Onunla aynı anda Miraç ve yanlarında getirdikleri üç adamda inince eve doğru yürüdüler. Miraç arkadan gelen en iri adama işaret edip kapıyı kırmasını söyledi. İri adam silahını arkasına ceketinin altına sıkıştırıp kapıyı kırmak için geri çekildi ve iri adam var gücüyle tek seferde kapıyı kırıp, açtı. Samet ve Miraç silahlarına asılıp aynı anda içeri fırladı.

Kamil ağanın Diyarbakır'a gidişini öğrenen Samet o gün Lerzan'ı aramayı tekrar denemişti fakat yine aynı sonucu alınca umudunu kaybetmeyip Miraç'ı aradı. Daha önce defalarca aramalarına cevap vermeyen Miraç bir kaç çalıştan sonra aramasını onaylamıştı. Daha karşıdaki Miraç konuşmadan direk konuya girip Lerzan'ı ve ne yapmaya çalıştığını sormuştu. Aldığı tek cevap ise Lerzan'ın Dilzar ile Kocaeli'de olduğuydu. Samet, Miraç'a Kamil ağanın Diyarbakır'a apar topar gittiğini söylediğinde Miraç ona anca olan biteni anlatabilmişti. Lerzan'ın ondan tüm olan biteni saklamış olmasına inanamıyordu.Her şeyi aynı anda kafa yorup aynı anda hareket ederlerken bir anda Lerzan neden ondan bunları saklar olmuştu? O an bindiği ilk uçak ile İstanbul'a gelmişti. Miraç ile oturup tüm olan biteni tartışırlarken Miraç bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Ferman istifa edip Dilzar'ın peşinden gelmesine rağmen bir kez olsun evin yakınına dahi yaklaşmamıştı. Oysa Lerzan mutlaka geleceğini söylemişti. Böylece akıllarına gelen ilk şey Ferman'ın Kocaeli'ne gideceği olmuştu. 

Samet ve Miraç arkalarında patlayan silah sesini duyarken gördükleriyle oldukları yere çivilenmişti. İçeride olanlarında onlardan bir farkı yoktu. Samet elindeki silahı şaşkınlıkla indirirken yanlarına getirdikleri adamlar hemen arkalarında bitmişti. Üst üstte şaşkınlık yaşayan Lerzan:

"Samet? Ne oluyor lan?" derken bir yandan da karısının üstünü kontrol ediyordu. 

"Asıl sana oluyor? Günlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum." dedi Samet Hanife teyze ve Orhan'ın arasından kayıp öne geçerken. Miraç silah tutan elini ileri atıp:

"Sizin bu haliniz ne, abi?" diye sordu. Lerzan, Miraç'ın sorduğu soru ile yüzünü buruşturdu. Tam ağzını açıp cevap verecekken pişmiş kelle gibi sırıtan Orhan:

"Ne olacak? Basıldılar." diyerek kıkırdamaya başladı. Onun bu sözüne karşılık olarak Lerzan yerde duran küçük yastıktan birini alıp ona doğru fırlattı. Yastık Orhan'ın dizine çarparken kıkırdaması kahkahaya dönüşmüştü. 

Dilzar ise tüm olan bitene anlam veremez halde öylece onları basan insanlara bakıyordu. Kocasının onu pikeyle adeta boğacak gibi sarması yetmiyormuş gibi alay konusu olmuştu.Ne ara bu hale geldiği hakkında hiç bir fikri yoktu. Hatırladığı tek şey koltukta uyuya kaldığıydı. Zihnini her ne kadar zorlasa da parça parça sahnelerden başka bir şey elde edebiliyordu. Sutyeninin üzerinde olmaması ise tamamen bir muammaydı. Üzerine sardığı pikeye daha da sarılırken onu izleyen gözleri görmemek için kafasını eğdi. Bu insanların karşısında çıplak kalmak hiç hoş bir durum değildi. Ne onun için ne de kocası için. Yanlış anlaşıldıklarını da tahmin edebiliyordu genç kadın fakat bunun için ağzını açsa kocasının onu susturmaya yelteneceğini de tahmin edebiliyordu. Lerzan:

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin