"Baba, sana gelmek istiyorum..."

13.1K 453 27
                                    


Ferman, homurdanarak aynadaki dağılmış yüzüne baktı. Kafasını yukarı doğru kaldırıp çenesinin kızaran yerini eliyle kontrol etti. Lerzan'ın arkadaşı ondan cüsse olarak küçük olsa da genç adamın yüzünü fena dağıtmasına bakılırsa eli baya ağırdı. Lavabonun üzerindeki ilk yardım çantasını yerine koyup mutfağa doğru yol alırken oturma odasından gelen telefon sesiyle istikametini oturma odasına doğru çevirdi. Cep telefonunu masanın üzerinden alıp bedenini beyaz koltuğa attı. Aramayı onaylayıp telefonu kulağına dayadı.

"Efendim?"

"Komutanım?"

"Ah, Caner, ne yaptın?"

"Dediğinizi harfiyen yerine getirdim, efendim. Biraz hırpaladılar fakat Lerzan Bey beni tehdit etmeye başlayana kadar ağzımı açmadım."

"İyi yaptın. Lerzan, adımı duyunca ne yaptı?"

"Pek bir şey yapmadı, komutanım. Bir şey demeden çekip gitti." Derken Ferman'ın yüzüne çocuksu bir tebessüm yayıldı. Planı başarıyla sonlanmış, hedefine ulaşmıştı. Elini çenesine götürürken aklına Samet geldi. Onunda icabına bakmalıydı en yakın zamanda.

"Tamam, Caner. Teşekkür ederim." Deyip telefonu kapatırken gözünün önüne Lerzan'ın şaşkın ifadesi geldi. Kesinlikle şok olmuş olmalıydı. Daha çok şok olacaktı! Aradığı kişinin kendisi olduğunu bilmesi onun işine yarardı çünkü biliyordu ki Lerzan ona hiçbir şey yapamayacaktı. Devleti başına sarması bir yana babasının araştırmasını o yürütüyordu. Mahkeme tarafından kapatılan bir araştırmayı gizlice yürütebilmesi için kendisine ihtiyacı vardı. Gidip araştırmayı başkasına devrederse en başa dönmek zorunda kalacaktı ve emindi ki Lerzan ağa sabırsız bir adamdı. Bunu asla göze alamazdı. O, ne kadar güçlüyse Ferman Komutan onun bir üstüydü. Lerzan'ın kendisine karşı hiç bir şansı olmadığını adı gibi biliyordu genç adam. İçindeki mutlulukla ayaklarını önündeki masaya uzatıp sırtını koltuğa iyice yasladı. Dua ettiği tek bir şey vardı Lerzan ağanın o öfkeyle sevdiğine bir şey yapmamasıydı. Kendisine bir şey yapamamayı hazmedemeyip sevdiği kıza sarmasını istemiyordu genç adam.

Gözlerini yumup ellerini kafasına yastık olarak kullanırken gözlerinin önüne Dilzar'ı getirmeye çalıştı. Onun duygu dolu bakışlarını, mutlulukla parıldayan gözlerini, çocuksu tebessümünü... Ne kadar çok özlemişti onun gözlerinde kaybolmayı. Ne kadar çok özlemişti ince dudaklarında adını fısıldamasını. Ona dair her şeyi bu kadar çok özlemişken onu hak etmeyen bir adamın ona bakmasına dayanamıyordu. Onun dokunmaya kıyamadığına acımasızca dokunan o elleri kırma isteğiyle yanıp tutuşuyordu.

Genç kız, acıyla yüzünü buruştururken çığlık atmamak kendini zor tutuyordu. Gözlerini kolunu sıkıca kavrayan elin sahibine çevirdiğinde adamın da aynı anda ona dönmesiyle gözleri çakıştı. Hastane merdivenin son basamağını çıkıp içeri girerlerken genç kadın acıyı içine gömmek için gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Tekrar bakışlarını adama çevirdiğinde genç adam ona bakmadan:

"Daha ne kadar bana bakmaya devam edeceksin?" diye sorunca öfkeyle dudaklarını birbirine bastırdı. Dişlerinin arasından sesini yükseltmemeye çalışarak:

"Daha ne kadar canımı yakmaya devam edeceksin?" diye soruya soruyla karşılık verince genç adam ona doğru tek kaşını kaldırarak baktı. Genç kız çenesiyle kolunu sıkan elini göstererek:

"Biraz daha devam edersen kolumu kıracaksın!" deyince genç adamın kafasına balyoz inmiş gibi kaşlarını havaya kaldırıp elini kızın kolu üzerinden aldı. Dilzar, acıyla uyuşan kolunu eliyle tutarak masaj yapmaya başlayınca genç adam kenarda duran danışman bayana yanaşıp:

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin