Medyadaki videoda güzel şehrimiz Mardin'den kesitler bulunmaktadır. İyi seyirler ve okumalar...
Lerzan ağa, sakinliğini korumaya çalıştıkça hep bir pürüz çıkıyor onu zıvanadan çıkarıyordu. Solîn'in terbiyesizliği bir yana Dilzar'ın ansızın gelen ailesi onu zor durumda bırakmıştı. Normalde o bir ağaydı ve böyle bir durumda onun için zor diye bir şey olmaması gerekiyordu. Karısıyla yaptığı şeyler kimseyi ilgilendirmezdi. Ailesini bile! Kimse yaptıklarını sorgulayamazdı. Fakat herkes ağanın karısına deliler gibi aşık olduğunu biliyordu. Aşık olduğu insanı bu hale getirmesi herkesin tuhafına gidiyordu. Kendisinin bile... Karısının anne ve babasının bakışları altında kendini ezilmiş hissediyordu.
Karısı kalkıp gittikten sonra o da peşinden gitmeyi düşünmüştü fakat hemen o an vazgeçti. Onunla daha sonra da ilgilenebilirdi. Zaten karısının ailesi gelmesine rağmen kalkıp gitmesine bir anlam veremiyordu. Verdiği nefeslerden bile özlemin sıcaklığını hissedebiliyordu oysaki. Solîn'in dedikleri yüzünden mi çekip gitti? Sevmeyen bir insan söylenenleri umursar mı ki?
Solîn kalkıp giderken amcası kamil:
"Ne oldu, Lerzan ağa? Ne diye celallendin?" diye sordu.
"Bir şey olmadı, amca. Solîn'in her zamanın ki hadsizlikleri." Amcası Kamil kafasını sallayıp yanındaki adama döndü. Dilzar'ın babası ellerini birbirine kenetleyip Lerzan ağaya döndü.
"Ağam, af buyur ama bir şey sormak istiyorum. Kızım... Kızım Dilzar'ın yüzüne ne oldu?" Lerzan ağa bu soruya dünden beli hazırlıklıydı. İnsanların ona bunu soracağını biliyordu.
"Dün yanından bir anlık ayrılmıştım. Sarhoşun biri saldırmış."
"Ne? Nasıl?" diye araya girdi, Dilzar'ın annesi.
"Sarhoşun biri saldırmış işte. O da kendini korumaya çalışınca adam bu hale getirmiş."
"İyi de kim bunu yapar kızıma." dedi babası.
"Merak edilecek bir şey yok. Her kimse hesabı kesildi. Dilzar'a da bir şey olmadı." Gözü yaşlı kadın yanaklarını tülbentinin ucuyla silerken:
"Bir şey olmadı mı, ağam? Ben kızımı hiç bu halde görmedim. O... O, çok mutsuz görünüyor. Gözünün feri gitmiş yavrumun." Zozan yanında oturan kadına öfkeyle bakarken:
"Bizim bir şey yaptığımızı mı söylemek istiyorsun, Rukiye hanım? Kızının yediği önünde yemediği arkasında. Kendisi mutlu olmasını bilmiyorsa biz ne yapalım?" dedi. Kamil Bey bir ayağını kırıp üzerine oturdu.
"Sakin ol, yenge. Bizim tabi ki bir şey yaptığımız yok. Kocasıyla arasında olanları da bilmiyoruz. Lerzan ağa, hayırdır? Karının neden yüzü gülmüyor? İlk günler çekiniyor dedik ama bir haftayı devirdik. Karın daha kötü oldu. Bir şey mi oldu? Aranızda anlaşamıyorsanız söyleyin bakarız bir hal çaresine." Lerzan kolunu yanına çektiği dizinin üzerinde salarken derin bir nefes aldı. Evet, karısı hiç olmadığı kadar mutsuzdu. Mutsuzluğunun nedeni ise başında bir ağa bozuntusu, sevdalı bir Lerzan olması. Sevdasından gözü kör olan bir ağayla aynı yastığa başını koyuyorken neden mutsuz olmasın? Kendisi bile olsa kendisiyle asla baş etmek istemezdi.
Dilzar'ın annesi Rukiye hanım eteğini düzeltip ayağa kalktı. Kızının odasına doğru yol alırken Lerzan arkasından baktı. Tülbentinden buram buram merhamet kokuyordu kadın. Önüne dönüp ondan cevap bekleyen amcasına baktı.
"Dilzar, hala buraya alışmadı. Her ne kadar burada doğup büyümüş olsa da ailesinden gördükleri farklı. Dolayısıyla burayı benimseyemiyor. Bu konak törenin kalbi. Kendini bir anda burada, törenin kalbinde görünce tuhafına gitti. Mutsuz olması gayet doğal ama alışır elbet." Dilzar'ın babası:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...