"Sakın, Dilzar. Sakın!"

11.7K 454 44
                                    

Yeni bölümün gelmesi için ısrar eden okurlarım varmış :) Sakin olun azcık Lerzan ve Dilzar bir yere kaybolmuyor :D Neyse çok konuşmadan sizi yeni bölümle baş başa bırakayım.

Bazen ağlamak ister insan. Böyle hıçkıra hıçkıra, gözyaşı tükenene kadar, yeri göğü inletene kadar ama yapamaz. Yapamaz işte... Gözyaşlarını içe akıtır, bağrışlarını içe gömer, kalbini inletir feryadıyla ama yapamaz. Yapamaz işte... Çünkü güçlü görünmeli insan. Duygusuz umursamaz görünmeli. Oysa içi ne çok kanar, ne çok ölür insan. İçinde bastırdığı feryadı yankı yapar kulaklarında. Bir tek o duyar, bir tek o acır kendine ama yapamaz. Yapamaz işte... Çünkü o alışıktır böyle sözlere, hareketlere. Bir yanan bir daha yanmaz çünkü. İkinci defa aynı kuyuya düşmez. Oysa ne çok yara alıyor insan. Her defasında nasılda kayboluyor o kuyunun içinde.

İnsanı nasıl da muhtaç bıraktılar ağlamaya. İnsan nasılda muhtaç kaldı ağlamaya. Kırıldığını, üzüldüğünü gösteremez hale getirdiler insanı. Kazdıkları yalnızlık çukuruna ittiler her birini. Tek başına kırılacak, tek başına ağlayacak hale getirdiler. Oysa kalp nasılda kırılırdı, nasıl da üzülürdü. Hep örselediler gözyaşını. Göz bebeklerinde biriktirip hapsettiler. Oysa ne çok muhtaçtı gözyaşı yanaklardan süzülmeye. Oysa hıçkırıklar nasıl da muhtaçtı gözyaşları arasında kaybolmaya. İnsan ne muhtaçtı kırıldığını, ağladığını, üzüldüğünü göstermeye ama yapamaz. Yapama işte... Çünkü o güçlüydü, yıkılmazdı. 

Lerzan ağa, oturup küçük bir çocuk gibi saatlerce hüngür hüngür ağlamak istiyordu fakat bu ona yasak kılınmıştı. Adının yanında söylenen ağa unvanı gözyaşlarını yanaklarına süzülmeden tutup göz bebeklerine hapsetmişti. Kırılıyordu adam. Her zerresi karısının etrafına dağılırken karısı bilerek daha da eziyor, onu görünmez hale getiriyordu. Ah, o bakışlarda neydi öyle? Sever gibi, özler gibi...Ama nereye bakıyordu o bakışlar? Kime bakıyordu? Lerzan ağa, dışlanmışlığın verdiği duygular altında ezilmekten bitap düşmüştü. O, kahverengi gözlerdeki özlem, sevgi karşısındaki kapı eşiğinde duran bir diğer kahverengi gözlere bakıyordu. Üzüldü, Lerzan ağa! İçinde bulunduğu durama lanetler yağdırarak, kafasını kalbinin duvarlarına vurarak üzüldü. Tüm duygularını içinde yaşarken, mavi gözlerinde saf nefretin gölgesi kol gezmekteydi. Kapı açıldığı gibi kapanırken önünde duran Dilzar kapıya doğru ilerlemek için adım atarken, tüm yorgunluğuna inat kızın ince kolunu sıkıca kavramış onu durdurmuştu. Genç kız, öfkeli gözlerini adama çevirirken gözlerinde az önceki sevgiden, yumuşaklıktan eser kalmamıştı. 

"Sakın, Dilzar. Sakın!" derken aslında genç kıza tüm acizliğiyle yalvarıyordu. Onu, onsuzluğun dipsiz kuyusunda bir başına bırakmaması için bir yalvarış sesiydi bu. Ayaklarının onu taşıyacak mecalinin kalmadığını hissettiğinde genç kızın koluna sıkıca tutunarak kendini yatağın kenarına oturur pozisyonunda bıraktı. 

Dilzar, kendini yatağın kenarına bırakan kocasına endişeyle bakıp oturmasında yardımcı oldu. Aslında o da gitmek istememişti Ferman'ın peşinden fakat ayakları özlemle ona doğru adım atmıştı. Yoksa vazgeçmişti aşkından, vazgeçmek zorunda bırakılmıştı. Kolunu kocasının kolu üzerinden çekmeden:

"İyi misin? Doktoru çağırayım mı?" diye sordu. Lerzan ağa, başını iki yana sallarken dönen başını eli arasında sıkıştırdı. Kısık çıkan sesiyle:

"Gidelim buradan lütfen." deyince genç kız öfkeyle soluyup geri çekildi. 

"Şu haline bir bak, Lerzan ağa! Daha ayakta bile duramazken gidelim diye tutturuyorsun. Bu halde nasıl gitmeyi düşünürsün acaba?" diye sitem etti. 

"Çok konuşma, Dilzar sadece giyinmeme yardım et. Acele ol! Birazdan içeri girerler."

Yorgunluk genç kadının göz kapaklarında bir ağırlık oluştururken genç kız uykuya bir savaş açarak galip gelmeye çalışıyordu. Herkes bir ağızdan konuşup, sohbet ederken aklı biraz oturup istirahate çekilen kocasındaydı. Hastaneden çıkmamak için her ne kadar dil dökse de genç adamın inadını kırıp onu doktorlara teslim edememişti. Acı çektiği kabak  gibi ortadaydı fakat adam inatla gideceğim diyerek kendini eve getirtmişti. Doktorla beraber herkes bu fikri şiddetle ret etse de Lerzan ağaya kim karşı çıkabilirdi ki? O ne derse anında yerine getirilmeliydi yoksa ağanın gazabına uğrarlardı. Tıpkı genç kızın uğradığı gibi. Onu bu hale getirenin kocası olmasına rağmen ona nasılda acıyıp, endişe duyabiliyordu? Akıl alır iş değildi! 

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin