"Ayırmalarına izin vermem!"

25.8K 816 34
                                    



Lerzan ağır ağır indi merdivenlerden.Hayal ettiği gibi olsaydı her şey saatlerce kalırdı o oda da, genç kızı izler dururdu. Fakat hiç bir şey istediği gibi gitmiyordu. Dilzar'ın yüzü gülmüyor, durmadan ağlıyordu. Kızı öyle gördükçe kafasını duvarlara vurası geliyordu. Keşke genç kız bunu ona en başta söyleseydi de evlenmeseydi kızla. Sevdasını yüreğine gömer yine de kızı bu hale getirmezdi. Ya da sadece şu an öyle düşünüyordu. Belki o gün kızın başkasını sevmesine aldırış etmeden yine isterdi. Ne de olsa tanıdığı herkes istemeden evlenmişti. Birini sevip sevmemelerine bakmadan almışlardı koyunlarına. Ama şimdi kim sevdiğinin yanında? Kim sesini çıkarıp sevdasının peşinden gitmiş?

Büyük terasa indiğinde annesiyle, Solîn'i gördü. Zozan kadın oğlunu görünce ayağa kalktı. Oğlunun yanına yaklaşmasını bekledi. Lerzan annesinin ellerini öperken annesine ensesinden tutup alnına öpücük kondurdu.

"Aslan oğlum benim. Haşim aşiretinin yegane ağası! Nasılsın? İyi misin, oğul?" 

Lerzan annesine gülümseyip boştaki divana oturdu. 

"İyiyim, ana. Amcam nerede? Göremedim onu."

Zozan kadın cevap verecekken Solîn araya girdi.

"Kamil amca erkenden dışarı çıktı ağam. İşleri varmış." dedi yüzünde hafif bir kırgınlıkla. 

"Gelin nerede, oğul? Gelmeyecek mi el öpmeye?"

Lerzan biraz huzursuzlanıp yerinde kıpırdandı. Ağanın karısı ilk günden göze batmak üzereydi. Her ne kadar kızı düşünüp ona musaama gösterse de etraftakilerin görmezden geleceğini hiç sanmıyordu. İnsanın ağzı torba değil ki büzsün. Ağada olsa onunda arkasından konuşan vardı. Birini sustursa diğeri başlardı. Tam annesine daha ne söyleyeceğini bilmeden cevap verecekken merdivenlerden etrafa yabancı gözüyle bakan karısını gördü. Yüksek sesle:

"Ah! İşte Dilzar'da geldi, ana. Gel, Dilzar. Anamda elini öpmen için seni bekliyordu."

Dilzar odasında bulunan sürahinin boş olduğunu görüp mutfağa su içmek için inerken kocasının sesini duyup durmuştu. Lerzan kaşıyla annesini gösterirken el öpmesi gerektiğini söylüyordu. Terasa doğru yürüyünce Zozan kadının yanındaki Solîn de göz açısına girmişti. Solîn genç kıza küçümser gibi bakarken genç kız ona anlamsızca bakıyordu. Zozan kadının karşısında dururken Zozan kadın elini öpmesi için uzatmıştı. Dilzar, uzatılan eli öpüp alnına koydu, doğruldu.

"El öpenlerin çok olsun. Hele otur kocanın yanına da ağanın karısını görelim."

Dilzar, ilk önce tereddüt etse de Lerzan'ın oturduğu divanın köşesine Lerzan'ın bakışları altında oturdu. Karı kocanın arasına bir kişi daha oturabilecek bir boşluk vardı. Solîn aradaki soğukluğu fark edince yüzünde alaycı bir tebessüm oluştu. Zozan kadın önündeki kahveden bir yudum alıp Dilzar'a döndü.

"Aç kulağını iyi dinle beni. Sen artık ağa karısısın. Oturuşuna, kalkışına olduğundan fazla dikkat edeceksin. Oğlumun adının üstüne leke getirmeyecek, onun yüzünü el aleme karşı  öne eğdirmeyeceksin. Burada mutfakla, temizlikle ve ıvır zıvırla Belkız hanım, Sıdıka ve Emine ilgileniyor. Sen sadece kocanla ilgilen. Erinin dediğini ikiletme. Gönlünü hoş tut. O senin evinin direğidir artık. Erindir! Anladın mı?"

Zozan kadının dediği her kelime Dilzar'ın yüzüne tokat gibi iniyor, onu sarsıyordu. Gerçekleri bir kez daha fark etmesini sağlıyordu. Yanındaki adam artık kocasıydı. Haşim aşiretinin koskoca ağasının karısıydı o artık. Hanım ağaydı. Arkadaşları ne çok isterdi ağa karısı olmayı. Havalı görür, hoşlarına giderdi. Ne zaman bir arkadaşı ağayla evlenmek istediğini söylese o ben sevdiğim ile evleneceğim derdi. Arkadaşları sen ancak rüyanda sevdiğinle evlenirsin dedikleri zaman Dilzar sizde rüyanızda görürsünüz ağa karısı olmayı diye karşılık verirdi. Kendisi sevdiği ie evlenmemişti ama arkadaşları da ağa karısı olamamıştı. Mardin'de sevdiğine varanı görmek nadirdi. Kafasını sallayıp:

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin