"Gitme..."

9.6K 379 38
                                    

Bu bölüm sevgili okurum Gamzemuslera'ya ithafen yazılmıştır.

Diğer bölümde ki yorumalariniz için hepinize tesekkur ederim. Mutlu ettiniz beni.

Herkese iyi okumalar..

****

Vedalar...

Acımasız hayatın içinde en acı verici andır vedalar. Gidenin de kalanın da içinde kabul bağlamaz yaralar açtığı andır. Hazırlıksız yakalanan insanlar için büyük bir kum fırtınasıdır vedalar. Gözgözü görmediği çırpınış dolu andır.

Aslında insan için hayat bir kelebeğin ömrü kadardır. Göz açıp kapayıncaya kadar o son noktaya varıyordu insan. Bu kısacasık ömüre ne kadarda çok ölümler sığdırıyorduk oysa. Vedalar, görülen ölümler, ayrılıklar ve daha nicelerinde canımızdan bir parça bırakıyorduk.

En az vedalar kadar acı vericiydi Lerzan ve Dilzar'ın sevdası ve yine en az bir kelebeğin ömrü kadardı Lerzan ve Dilzar'ın sevdası. Kısacık bir zaman diliminde ne kadarda cok ölmüşlerdi böyle? Kah içlerindeki sevda öldürmüştü onları kah onlar birbirini öldürmüştü. Büyük bir sükunete sığdırmışlardı çığlıklarını. Gördükleri boş mezarlara gömmüşlerdi umutlarını. Hayallerinden sandallar yapıp hırçın suların koynuna bırakmışlardı.

Saat vedayı gösterirken çığlıklar, ağıtlar, sitemler birbirine karışmıştı. Veda eden kişi acı sirenlerin çaldığı ambulansa hızla bindirilirken kalanlar döktükleri gözyaşlarında boğuluyordu. Kelebeğin cesedi ise olduğu yerde öylece durmaktaydı. Inanmadı! Sevdiğinin onu terk edip gittiğine inanamadı. Gözleri adeta kandan gölet haline gelen yerde takılıp kalmıştı. Bunu nasıl yapmıştı? Sevdiğinin onu terk etmesine nasıl neden olurdu? Deli gibi bağırıp çığlık atmak istedi fakaf bir türlü iki dudağını birbirinden ayıramamıştı. Çığlık atsa, bağırsa belki içindeki acı daha çekilir bir hale gelecekti. Avuç içlerini açıp gözyaşlarını orada biriktiriken tenini kırmızıya boyuyan sıvı da can verdi. Olamaz... Sevdiği onu bırakıp hiç bir yere gidemez! Her daim kavga edip birbirlerini kırsalar da gidemezdi. Seviyordu! Seviyorum diyordu. Seven insanın terk edip gitmesi hiçbir lügatta olmadığı gibi onun lügatında da yoktu.

Yaşlı gözleri hemen yanında duran silaha kaydığında dudakları özgürlüğünü ilan edip ardarda hıçkırıklar bıraktı. Öldürmüştü. Sevdasını sevdiği adamı kendi elleriyle öldürmüştü. Odayı dolduran acı çığlıkları hançer olup önce yüreğine daha sonra adamı öldüren ellerine saplandı. O mavi gözler gözlerine nefretle baktıktan sonra kapanmamalıydı. Sevdasına onu bu denli alıştırmışken onu uçurumdan atamazdı. Sevdayla bakan o mavi gözlere hasret bırakmamalıydı.

Ciğerleri parçalanana kadar ağladı kadın. Etraftaki meraklı gözleri görmeden ayağa fırlayıp koştu. Gitmemeliydi... Lerzan onu bu konakta bir başına bırakıp gitmemeliydi. Düşüp düşmemeyi umursamadan indi merdivenleri. Etrafında konuşan insanların sesi kulağına uğultu halinde gelirken o sadece:

"Lerzan!" Diye bağırdı.

Öyle bir bağırdı ki; haykırışını duyan dağ, taş, gökyüzü ağladı kadına. Çalışanlar ağladı. Komşular ağladı. Bırakma beni, Lerzan. Seni sevmeye yeni yeni başlamışken beni yarım bırakıp gidemezsin. Seni bu kadar çok seviyorken gidemezsin be adam! Çıplak ayaklarına batan dikenler yüreğinin ta en derininden hissettiği acının yanında bir hiç gibi kalırken o insanların arasından sıyrılıp ambulansın ardından koştu. Kendi elleriyle öldürdüğü adama koştu! Gitmeden önce gözlerine nefretle bakan sevdiğine koştu. Çaresizce vuslata koştu kadın. Kötü bir başlangıç yapsalar da kendi elleriyle mutlu son yazacaklardı bu hikayeye. Birbirlerine her dakika aşk sözleri söyleyip sevdaya boğacaklardı birbirlerini. Belki... Belki de konağı kahkahalarıyla şenlendiren çocukları olacaktı. Onlara ilk başta uzak görünen her şeyi bir bir yaşayacaklardı. Kanadı kadının çıplak ayakları, yarım kalan yüreği. Canından can koparıyorlarmış gibi sızlıyordu her zerresi. Lerzan onu duyabilecekmiş gidi tekrar ve tekrar bağırdı. Sesi kısılmış, canını yakar hale gelmişti haykırışları. Kezzap kazanında kavrulan ruhu acı içinde can çekişiyordu. Bu nasıl acıydı böyle?

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin