Dediğim süpriz Hanım Ağa videosu medya da yer almaktadır. İyi seyirler ve iyi okumalar...
Samet, titreyen ayaklarına zar zor hükmederek Tosun konağının büyük, ihtişamlı kapısının önünde durdu. Haberi aldığı günden beli bir kez olsa dahi gelmemişti. Belki heyecandandı belki de hala inanmakta güçlük çektiğinden dolayıydı. Şimdi sevdiğine sonsuza dek sahip mi olacaktı? Parmak izlerinde gezinip, gözlerinde mi kaybolacaktı? Bir bebeğin kalbi kadar hızlı atan kalbi o kadar acıyı içine hapsetmişken mutluluğu nasıl yaşayacağından emin değildi. Gözlerini kapı önünde bekleyen iki adama çevirip derin bir soluk aldı. Adamlara kapıyı açmalarını söyledi. İki adam Samet'ten çok ağalarının verdiği emir ile kapıyı açıp Samet'in içeri girmesine izin verdi. Samet, içine hapsettiği nefesi dışarı salıp geniş avlunun ortasında durdu. Gözleri yukarı, ışığı yanan tek pencereli odaya kayınca içini tekrar bir heyecan kapladı. Sevdiği, müstakbel karısı şimdi orada mıydı? Adam onun için defalarca kovulduğu bu konağa şimdi gecesinin eşi sıfatıyla mı girmişti? Ellerini yumruk yaparak bedeninde hüküm süren heyecanı orada topladı. Yıllardır bu anı bekliyordu. Demek gecesini gündüzüne karıştıracak o vakit gelmişti. Dudağına mutlulukla bir tebessüm eklemeye çalıştı adam ama yapamadı. O kadar mutluydu ki bunu dışa vuracak tepkiyi unutmuştu. Acısını yıllardır içinde yaşadığı gibi mutluluğunu da içinde yaşıyordu. Dudakları mutlulukla gülümsemese de gözleri ışıl ışıl parıldıyordu adamın.
Tam ileri doğru bir adım atacakken merdivenlerden inen Bexşo ağayı gördü, durdu. Ona işkence eden bu koca yaşlı adam şimdi mutluluğu ona bahşediyordu ama yine de bu ona olan nefretini yok etmiyordu. Eğer bu iki yürek yıllarını uykusuzlukla, acı dolu sancılarla, yastıklara dökülen gözyaşlarıyla geçirmişse bunun tek sebebi bu gaddar adamdı. Bu gaddar adam ve onun aptal bir toprak sevdasıydı.
"Ooo, sevgili müstakbel damat beyimiz de gelmiş. Hoş gelmişsin Samet oğlum." Genç adamın duyduğu ses ile midesi bulandı, kusma isteğiyle doldu. Bir insan bu kadar mı iğrenç olurdu? Daha düne kadar ona silah doğrulturken şimdi hiç bir şey olmamış gibi, onlara hiç acı çektirmemiş gibi neredeyse onu bağrına basacaktı. Ya, işte bunların hepsinin nedeni dünya malıydı. İyiyle kötü arasında duran o ince çizginin üzerindeydi dünya.
"Hoş buldum, Bexşo ağa." dedi tiksinircesine. Karşısında ki bu adam bir dünya malı için kölelik yapacak kadar alçalmış bir adamdı. Onu ayağıyla ezse yeriydi. Yaşlı adam ilerideki koltukları eliyle işaret ederek:
"Buyur, gel şöyle oturalım da düğün hakkında konuşalım. Ama isterdim ki Lerzan ağada burada olsun. Ne yapalım işleri uzamış İstanbul'lar da. Ben gelmeden her şeyi halledin dedi. Merdan! Merdan!" Mutfaktan cılız bir çocuk çıkınca "anana söyle de bize iki kahve getirsin." Samet, Lerzan'ın adını duyunca tüm dikkatini koca yaşlı adama vermişti. Ailesi ondan haber alamamışken bu adam nasıl almıştı?
"Lerzan ile mi konuştunuz?" Bexşo ağa kolunu omzuna atıp gülümseyerek onu koltuklara doğru sürüklerken:
"He, konuştum. Gittiği günden bir sonraki akşam aradı." deyince arkadaşının ne yapmaya çalıştığını anlamadı. Ona her şeyi söyleyen bir adam birden bire nasıl böyle bir şey yapardı anlamıyordu. Gule kadınında dediği gibi Lerzan gerçekten gittikçe değişiyordu ve arkadaşı olarak onu anlamakta, düşüncelerini çözmekte güçlük çekiyordu.
Genç kız, kahvesini alıp camdan duvarın yanına yaklaştı, bir omzunu cama yaslayıp arka bahçeyi izledi. Buraya neden geldiğini hala bilmiyordu ve kocası hala değişmemişti. Hatta daha kötü olmuş gece eve gelmemişti. Bu kadını her ne kadar tedirgin etse de düşünmemeye çalışıyordu. Elbette ki buraya bir gelme sebepleri vardı. Kadın ne kadar bu sebebin içindeydi bilmiyordu ama sadece sabırla beklemeye karar verdi. Adam her ne kadar onu aldatmayacağını ifade etse de emin olamıyordu.. Adamın sevgisinden ne kadar eminse onu aldatmayacağından da o kadar emindi. Yanisi bu tam bir fiyasko! Çünkü kadın adamın onu sevip sevmediğinden bir gram dahi emin değildi. Nasıl emin olsun ki? Şu ana kadar ona kaç kez sevgiyle yanaşmış, elinden tutup gezdirmiş, bağırıp çağırmadan oturup iki kelam etmiş? Bir kez dahi ona seni seviyorum demeyen bir adamın sevgisine ne kadar inanabilirdi ki? Dün giydiği o kıyafet ile kocasının ona kızacağını zaten biliyordu. Öyle öfkeli bir adamdan tam tersi bir hareket beklemek saçmalık olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanım Ağa (TAMAMLANDI)
RomanceBilinmez sevdanın üzerine kaç kelam yazıldığı. Bilinmez Mardin'in kaç sevda gördüğü. Bilinmez Lerzan Ağa'nın yüreğinde ki sevdanın ateşi. Bilinmez Dilzar'ın o ateşte nasıl yandığı. Peki bilinen neydi? Gelin sizde sevdaya yelken açan yüreklerin hik...